- Bu sözün sonu gelmez, söz de uzadı. Sen tavşanla aslan hikâyesini dinle!
- این سخن پایان ندارد گشت دیر ** گوش کن تو قصهی خرگوش و شیر
- Kuyuya yaklaşınca aslanın yanında, tavşanın geri çekilmesi
- پای واپس کشیدن خرگوش از شیر چون نزدیک چاه رسید
- Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü.
- چون که نزد چاه آمد شیر دید ** کز ره آن خرگوش ماند و پا کشید
- Dedi ki: “Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme, ileri gel!”
- گفت پا واپس کشیدی تو چرا ** پای را واپس مکش پیش اندر آ
- Tavşan “Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor, yüreğim yerinden oynadı. 1265
- گفت کو پایم که دست و پای رفت ** جان من لرزید و دل از جای رفت
- Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
- رنگ رویم را نمیبینی چو زر ** ز اندرون خود میدهد رنگم خبر
- Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
- حق چو سیما را معرف خوانده است ** چشم عارف سوی سیما مانده است
- Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
- رنگ و بو غماز آمد چون جرس ** از فرس آگه کند بانگ فرس
- Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.
- بانگ هر چیزی رساند زو خبر ** تا بدانی بانگ خر از بانگ در
- Peygamber insanları ayırt etmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi. 1270
- گفت پیغمبر به تمییز کسان ** مرء مخفی لدی طی اللسان
- Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı, sevgi kalbinde tut!
- رنگ رو از حال دل دارد نشان ** رحمتم کن مهر من در دل نشان