English    Türkçe    فارسی   

1
128-137

  • “Beni külfete sokma, çünkü ben şimdi yokluktayım. Zihnim durakladı, onu övmekten âcizim.
  • لا تکلفنی فإنی فی الفنا ** کلت أفهامی فلا أحصی ثنا
  • Ayık olmayan kişinin her söylediği söz -dilerse tekellüfe düşsün, dilerse haddinden fazla zarafet satmaya kalkışsın- yaraşır söz değildir.
  • کل شی‌‌ء قاله غیر المفیق ** إن تکلف أو تصلف لا یلیق‌‌
  • Eşi bulunmayan o sevgilinin vasfına dair ne söyleyeyim ki bir damarım bile ayık değil! 130
  • من چه گویم یک رگم هشیار نیست ** شرح آن یاری که او را یار نیست‌‌
  • Bu ayrılığın, bu ciğer kanının şerhini şimdi geç, başka bir zamana kadar bunu bırak!”
  • شرح این هجران و این خون جگر ** این زمان بگذار تا وقت دگر
  • (Can) dedi ki: “Beni doyur, çünkü ben açım. Çabuk ol çünkü vakit keskin bir kılıçtır.
  • قال أطعمنی فإنی جائع ** و اعتجل فالوقت سیف قاطع‌‌
  • Ey yoldaş, ey arkadaş! Sûfî, vakit oğludur (bulunduğu vaktin iktizasına göre iş görür). “Yarın” demek yol şartlarından değildir.
  • صوفی ابن الوقت باشد ای رفیق ** نیست فردا گفتن از شرط طریق‌‌
  • Sen yoksa sûfî bir er değil misin? Vara, veresiyeden yokluk gelir”.
  • تو مگر خود مرد صوفی نیستی ** هست را از نسیه خیزد نیستی‌‌
  • Ona dedim ki: “Sevgilinin sırlarını gizli kapaklı geçmek daha hoştur. Sen, artık hikâyelere kulak ver, işi onlardan anla! 135
  • گفتمش پوشیده خوشتر سر یار ** خود تو در ضمن حکایت گوش دار
  • Dilbere ait sırların, başkalarına ait sözler içinde söylenmesi daha hoştur.”
  • خوشتر آن باشد که سر دلبران ** گفته آید در حدیث دیگران‌‌
  • O, “Bunu apaçık söyle ki dini açık olarak anmak… Gizli anmaktan iyidir.
  • گفت مکشوف و برهنه گوی این ** آشکارا به که پنهان ذکر دین‌‌