- Eşi bulunmayan o sevgilinin vasfına dair ne söyleyeyim ki bir damarım bile ayık değil! 130
- من چه گویم یک رگم هشیار نیست ** شرح آن یاری که او را یار نیست
- Bu ayrılığın, bu ciğer kanının şerhini şimdi geç, başka bir zamana kadar bunu bırak!”
- شرح این هجران و این خون جگر ** این زمان بگذار تا وقت دگر
- (Can) dedi ki: “Beni doyur, çünkü ben açım. Çabuk ol çünkü vakit keskin bir kılıçtır.
- قال أطعمنی فإنی جائع ** و اعتجل فالوقت سیف قاطع
- Ey yoldaş, ey arkadaş! Sûfî, vakit oğludur (bulunduğu vaktin iktizasına göre iş görür). “Yarın” demek yol şartlarından değildir.
- صوفی ابن الوقت باشد ای رفیق ** نیست فردا گفتن از شرط طریق
- Sen yoksa sûfî bir er değil misin? Vara, veresiyeden yokluk gelir”.
- تو مگر خود مرد صوفی نیستی ** هست را از نسیه خیزد نیستی
- Ona dedim ki: “Sevgilinin sırlarını gizli kapaklı geçmek daha hoştur. Sen, artık hikâyelere kulak ver, işi onlardan anla! 135
- گفتمش پوشیده خوشتر سر یار ** خود تو در ضمن حکایت گوش دار
- Dilbere ait sırların, başkalarına ait sözler içinde söylenmesi daha hoştur.”
- خوشتر آن باشد که سر دلبران ** گفته آید در حدیث دیگران
- O, “Bunu apaçık söyle ki dini açık olarak anmak… Gizli anmaktan iyidir.
- گفت مکشوف و برهنه گوی این ** آشکارا به که پنهان ذکر دین
- Perdeyi kaldır ve açıkça söyle ki ben, güzelle gömlekli olarak yatmam” dedi.
- پرده بردار و برهنه گو که من ** مینخسبم با صنم با پیرهن
- Dedim ki: “O apaçık soyunur, çırılçıplak bir hale gelirse ne sen kalırsın, ne kucağın kalır, ne belin!
- گفتم ار عریان شود او در عیان ** نی تو مانی نی کنارت نی میان