- Aslanın kuyuda öldüğünü görünce çayıra doğru döne oynaya gitmekteydi. 1340
- شیر را چون دید در چه کشته زار ** چرخ میزد شادمان تا مرغزار
- Ölümün pençesinden kurtulduğundan ayağı yerden kesilmiş, sevinmiş, el çırpmakta, dallar, yapraklar gibi yeşermiş neşelenmiş, oynamaktaydı.
- دست میزد چون رهید از دست مرگ ** سبز و رقصان در هوا چون شاخ و برگ
- Dallar, yapraklar, toprak hapsinden kurtulunca başlarını yükseltir, rüzgârın eşi, arkadaşı olurlar.
- شاخ و برگ از حبس خاک آزاد شد ** سر بر آورد و حریف باد شد
- Yapraklar, daldaki tomurcukları yarıp çıkınca ağacın tâ üstüne çıkarlar.
- برگها چون شاخ را بشکافتند ** تا به بالای درخت اشتافتند
- Her meyve ve her yaprak, tomurcuğunun diliyle Tanrı’nın şükrünü terennüm eder;
- با زبان شطاه شکر خدا ** میسراید هر بر و برگی جدا
- Bizim aslımızı, ihsan sahibi Tanrı yetiştirdi, nihayet ağaç kalınlaştı, doğrulup yükseldi de. 1345
- که بپرورد اصل ما را ذو العطا ** تا درخت استغلظ آمد و استوی
- Su ve çamur içinde olan canlar da bataklıklardan, su ve çamurdan kurtulunca gönülleri sevinç dolu bir halde.
- جانهای بسته اندر آب و گل ** چون رهند از آب و گلها شاد دل
- Tanrı aşkının havasında raks ederler; ayın on dördü gibi noksansız ve tam bir hale gelirler.
- در هوای عشق حق رقصان شوند ** همچو قرص بدر بینقصان شوند
- Tenleri oynayıp durur, ya canları ne haldedir? Sorma! Tamamıyla can olanlara gelince: onları hiç sorma (anlatmağa imkân yok!)
- جسمشان در رقص و جانها خود مپرس ** و آن که گرد جان از آنها خود مپرس
- Tavşan, aslanı zindana soktu. Aslan için ne ayıp şey; bir tavşancıktan geri kaldı!
- شیر را خرگوش در زندان نشاند ** ننگ شیری کاو ز خرگوشی بماند