- Tanrı aşkının havasında raks ederler; ayın on dördü gibi noksansız ve tam bir hale gelirler.
- در هوای عشق حق رقصان شوند ** همچو قرص بدر بینقصان شوند
- Tenleri oynayıp durur, ya canları ne haldedir? Sorma! Tamamıyla can olanlara gelince: onları hiç sorma (anlatmağa imkân yok!)
- جسمشان در رقص و جانها خود مپرس ** و آن که گرد جان از آنها خود مپرس
- Tavşan, aslanı zindana soktu. Aslan için ne ayıp şey; bir tavşancıktan geri kaldı!
- شیر را خرگوش در زندان نشاند ** ننگ شیری کاو ز خرگوشی بماند
- Böyle bir ayba sahip olduğu halde şaşılacak şey şurasıdır ki bir de kendisine Fahreddin lâkabını takmalarını ister! 1350
- در چنان ننگی و آن گه این عجب ** فخر دین خواهد که گویندش لقب
- Ey kişi! Sen, bu dünya kuyusunun dibinde mahpus kalan bir aslansın. Tavşan gibi olan nefsin, seni nasıl kahretti?
- ای تو شیری در تک این چاه فرد ** نفس چون خرگوش خونت ریخت و خورد
- Senin tavşan nefsin sahrada yiyip içmekte, zevk ve sefa etmekte. Sen ise şu dedikodu, bahis ve münakaşa kuyusunun dibindesin!
- نفس خرگوشت به صحرا در چرا ** تو به قعر این چه چون و چرا
- O aslan avcısı tavşan, av hayvanlarının bulunduğu yere koşup “birbirinizi muştulayın. Size müjdeci geldi.
- سوی نخجیران دوید آن شیر گیر ** کابشروا یا قوم إذ جاء البشیر
- Müjde, ey zevk u sefaya dalmış olanlar! Müjde ki o cehennem köpeği, geldiği cehenneme gitti.
- مژده مژده ای گروه عیشساز ** کان سگ دوزخ به دوزخ رفت باز
- Müjde! Tanrı o can düşmanının dişlerini söktü! 1355
- مژده مژده کان عدوی جانها ** کند قهر خالقش دندانها
- Pençesiyle nice başlar ezen düşmanı, ölüm süpürgesi çerçöp gibi süpürdü, gitti” dedi.
- آن که از پنجه بسی سرها بکوفت ** همچو خس جاروب مرگش هم بروفت
- Av hayvanlarının tavşanın etrafına toplanıp onu övmeleri
- جمع شدن نخجیران گرد خرگوش و ثنا گفتن او را