English    Türkçe    فارسی   

1
138-147

  • Perdeyi kaldır ve açıkça söyle ki ben, güzelle gömlekli olarak yatmam” dedi.
  • Dedim ki: “O apaçık soyunur, çırılçıplak bir hale gelirse ne sen kalırsın, ne kucağın kalır, ne belin!
  • İste ama derecesine göre iste; bir otun, bir dağı çekmeye kudreti yoktur. 140
  • Bu âlemi aydınlatan güneş, bir parçacık yaklaştı mı, her şey yandı gitti!
  • Fitneyi, kargaşalığı ve kan dökücülüğü araştırma, Şems-i Tebrizî’den bundan fazla bahsetme.
  • Bunun sonu yoktur; sen yine hikâyeye başla, onu tamamlamana bak.
  • O velinin, halayığın hastalığını anlamak için padişahtan halayıkla halvet olmayı dilemesi
  • (Hekim) dedi ki: “Ey padişah, evi halvet et, yakını da uzaklaştır.
  • Köşeden, bucaktan kimse kulak vermesin de ben bu cariyecikten bir şeyler sorayım.” 145
  • Oda boşaldı, Hekim ile hastadan başka kimsecikler kalmadı.
  • Hekim tatlılıkla, yumuşak yumuşak dedi ki: “Memleketin neresi? Çünkü her memleket halkının ilâcı başka başkadır.