- Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
- تو ز چشم انگشت را بردار هین ** و آن گهانی هر چه میخواهی ببین
- Nuh’un ümmeti, Nuh’a “Nerede sevap?” dediler. Nuh “duymamak, görmemek için elbisenize büründüğünüz cihette.
- نوح را گفتند امت کو ثواب ** گفت او ز آن سوی و استغشوا ثیاب
- Elbiselerinize bürünüp yüzünüzü, başınızı sardınız; ondan dolayı gözünüz olduğu halde görmediniz” dedi. 1405
- رو و سر در جامهها پیچیدهاید ** لا جرم با دیده و نادیدهاید
- İnsan gözden ibarettir. Geri kalanı bir deridir. Göz de, dostu gören göze derler.
- آدمی دید است و باقی پوست است ** دید آن است آن که دید دوست است
- İnsan, dostu görmeyince kör olsun, daha iyi. Böyle adam Süleyman bile olsa, karınca ondan yeğdir. "
- چون که دید دوست نبود کور به ** دوست کاو باقی نباشد دور به
- Bu yepyeni sözler, Rum elçisini semaa getirdi, Ömer’i görmek iştiyakı arttı.
- چون رسول روم این الفاظ تر ** در سماع آورد شد مشتاقتر
- Gözünü o padişahı aramaya dikti, eşyasını da kaybetti, atını da.
- دیده را بر جستن عمر گماشت ** رخت را و اسب را ضایع گذاشت
- O iş erinin ardına düşmüş, her tarafa koşmakta, delicesine onu aramaktaydı. 1410
- هر طرف اندر پی آن مرد کار ** میشدی پرسان او دیوانهوار
- “Dünyada böyle adam da olur mu ki cihandan can gibi gizlenmiş” diyordu.
- کاین چنین مردی بود اندر جهان ** وز جهان مانند جان باشد نهان
- Candan kul olmak için onu aradı. Şüphesiz, arayan bulur.
- جست او را تاش چون بنده بود ** لا جرم جوینده یابنده بود