- Onlardan korkmaz, ürkmezdim. Bu adamın heybeti aklımı başımdan aldı.
- از شهانم هیبت و ترسی نبود ** هیبت این مرد هوشم را ربود
- Aslanlar, kaplanlar bulunan ormanlara daldım, yüzümün rengi bile kaçmadı. 1420
- رفتهام در بیشهی شیر و پلنگ ** روی من ز یشان نگردانید رنگ
- Birçok savaşlarda bulundum; savaş başlayınca
- بس شدهستم در مصاف و کارزار ** همچو شیر آن دم که باشد کار زار
- Bir hayli ağır yaralar aldım, düşmanları ağır bir surette yaraladım. Bütün bu ahvalde kalbim, diğerlerinden daha kuvvetli idi.
- بس که خوردم بس زدم زخم گران ** دل قوی تر بودهام از دیگران
- Bu adam silâhsız, kuru yerde yatıyor; benim yedi âzam tir tir titremekte; bu ne?
- بیسلاح این مرد خفته بر زمین ** من به هفت اندام لرزان چیست این
- Bu heybet Hak’tan halktan değil; bu heybet, şu abalı adamdan gelmiyor” dedi.
- هیبت حق است این از خلق نیست ** هیبت این مرد صاحب دلق نیست
- Bir kişi Hak’tan korkup takva yolunu tuttu mu: cin olsun, insan olsun, onu kim görse korkar. 1425
- هر که ترسید از حق و تقوی گزید ** ترسد از وی جن و انس و هر که دید
- Bu düşünce içinde hürmetle ellerini bağladı. Bir müddet sonra Ömer, uykudan uyandı.
- اندر این فکرت به حرمت دست بست ** بعد یک ساعت عمر از خواب جست
- Ömer’in uykudan uyanması ve Kayser elçisinin ona selâm vermesi
- سلام کردن رسول روم بر عمر
- Elçi, Ömer’i tâzim etti, ona selâm verdi. Peygamber “önce selâm sonra söz” demiştir.
- کرد خدمت مر عمر را و سلام ** گفت پیغمبر سلام آن گه کلام
- Ömer, selâmını alıp onu yanına çağırdı, onu teskin etti, karşısına oturdu.
- پس علیکش گفت و او را پیش خواند ** ایمنش کرد و به پیش خود نشاند