- Bu heybet Hak’tan halktan değil; bu heybet, şu abalı adamdan gelmiyor” dedi.
- هیبت حق است این از خلق نیست ** هیبت این مرد صاحب دلق نیست
- Bir kişi Hak’tan korkup takva yolunu tuttu mu: cin olsun, insan olsun, onu kim görse korkar. 1425
- هر که ترسید از حق و تقوی گزید ** ترسد از وی جن و انس و هر که دید
- Bu düşünce içinde hürmetle ellerini bağladı. Bir müddet sonra Ömer, uykudan uyandı.
- اندر این فکرت به حرمت دست بست ** بعد یک ساعت عمر از خواب جست
- Ömer’in uykudan uyanması ve Kayser elçisinin ona selâm vermesi
- سلام کردن رسول روم بر عمر
- Elçi, Ömer’i tâzim etti, ona selâm verdi. Peygamber “önce selâm sonra söz” demiştir.
- کرد خدمت مر عمر را و سلام ** گفت پیغمبر سلام آن گه کلام
- Ömer, selâmını alıp onu yanına çağırdı, onu teskin etti, karşısına oturdu.
- پس علیکش گفت و او را پیش خواند ** ایمنش کرد و به پیش خود نشاند
- Korkanı, emin ederler, gönlünü yatıştırırlar.
- لا تخافوا هست نزل خایفان ** هست در خور از برای خایف آن
- “Korkmayın” sözü, korkanlara sunulan hazır yemektir. Ve bu yemek tam onlara lâyıktır. 1430
- هر که ترسد مر و را ایمن کنند ** مر دل ترسنده را ساکن کنند
- Korkusu olmayana nasıl ”korkma” dersin? Niye ona ders veriyorsun? O, derse muhtaç değil ki!
- آن که خوفش نیست چون گویی مترس ** درس چه دهی نیست او محتاج درس
- Ömer, o yüreği oynayan kimseyi sevindirdi, yıkılmış gönlünü yaptı.
- آن دل از جا رفته را دل شاد کرد ** خاطر ویرانش را آباد کرد
- Ondan sonra en güzel bir yoldaş olan Tanrı’nın tertemiz sıfatlarına dair ince bahislere daldı;
- بعد از آن گفتش سخنهای دقیق ** وز صفات پاک حق نعم الرفیق