- Gayb ve istikbal onlara apaçık görünmektedir. Maziyi anış onlarca değersiz bir şeydir.
- غیب و آینده بر ایشان گشت فاش ** ذکر ماضی پیش ایشان گشت لاش
- Onların ihtiyarı da başka türlüdür, cebri de. Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur.
- اختیار و جبر ایشان دیگر است ** قطرهها اندر صدفها گوهر است
- Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içinde ise küçük, büyük inciler.
- هست بیرون قطرهی خرد و بزرگ ** در صدف آن در خرد است و سترگ
- Onlarda misk ahusunun göbeğindeki kabiliyet vardır. Dışarıdaki kan damlaları, bunların içlerinde misktir. 1470
- طبع ناف آهو است آن قوم را ** از برون خون و درونشان مشکها
- Sen, dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur? Deme!
- تو مگو کاین مایه بیرون خون بود ** چون رود در ناف مشکی چون شود
- Bu bakır, dışarıda adi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş da deme!
- تو مگو کاین مس برون بد محتقر ** در دل اکسیر چون گیرد گهر
- İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir.
- اختیار و جبر در تو بد خیال ** چون در ایشان رفت شد نور جلال
- Ekmek, sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vücudunda neşeli ruh kesilir.
- نان چو در سفره ست باشد آن جماد ** در تن مردم شود او روح شاد
- Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkânsızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir. 1475
- در دل سفره نگردد مستحیل ** مستحیلش جان کند از سلسبیل
- Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir?
- قوت جان است این ای راست خوان ** تا چه باشد قوت آن جان جان