- Onlarda misk ahusunun göbeğindeki kabiliyet vardır. Dışarıdaki kan damlaları, bunların içlerinde misktir. 1470
- طبع ناف آهو است آن قوم را ** از برون خون و درونشان مشکها
- Sen, dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur? Deme!
- تو مگو کاین مایه بیرون خون بود ** چون رود در ناف مشکی چون شود
- Bu bakır, dışarıda adi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş da deme!
- تو مگو کاین مس برون بد محتقر ** در دل اکسیر چون گیرد گهر
- İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir.
- اختیار و جبر در تو بد خیال ** چون در ایشان رفت شد نور جلال
- Ekmek, sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vücudunda neşeli ruh kesilir.
- نان چو در سفره ست باشد آن جماد ** در تن مردم شود او روح شاد
- Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkânsızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir. 1475
- در دل سفره نگردد مستحیل ** مستحیلش جان کند از سلسبیل
- Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir?
- قوت جان است این ای راست خوان ** تا چه باشد قوت آن جان جان
- İnsanın bir tek kolu, candan gelen kuvvetle dağı, denizle, madenlerle yarıp delmekte.
- گوشت پارهی آدمی با عقل و جان ** میشکافد کوه را با بحر و کان
- Dağ yaran (Ferhâd’ın) candan gelen kuvveti taş delmek, canlar canının kuvveti de kameri ikiye bölmektir.
- زور جان کوه کن شق حجر ** زور جان جان در انشق القمر
- Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.
- گر گشاید دل سر انبان راز ** جان به سوی عرش سازد ترک تاز
- Âdem Aleyhisselâm’ın “ Rabbenâ zalemnâ “ diye hatayı kendisine isnadetmesi, İblîs’in “Bimâ agveyteni “ diyerek suçu Tanrı’ya yüklemesi
- اضافت کردن آدم آن زلت را به خویشتن که ربنا ظلمناو اضافت کردن ابلیس گناه خود را به خدا که بما أغويتنی