- Mademki can, harfi ve manayı bir anda ihata edemez, nasıl olur da hem işi yapar, hem o iş yapma kudretini yaratır?
- چون محیط حرف و معنی نیست جان ** چون بود جان خالق این هر دوان
- Ey oğul! Tanrı, her şeye muhittir. Bir işi yapması, o anda diğer bir işi yapmasına mâni olamaz.
- حق محیط جمله آمد ای پسر ** وا ندارد کارش از کار دگر
- Şeytan, “Bima ağveytenî ” dedi; o alçak ifrit, kendi fi’lini gizledi.
- گفت شیطان که بما أغویتنی ** کرد فعل خود نهان دیو دنی
- Âdem ise “Zalemna enfüsena” dedi; bizim gibi Hakk’ın fiilinden gafil değildi;
- گفت آدم که ظلمنا نفسنا ** او ز فعل حق نبد غافل چو ما
- Günah ettiği halde edebe riayet ederek Tanrı’ya isnat etmedi. Tanrı’nın halk ettiğini gizledi. O suçu kendine atfettiğinden ihsana nail oldu. 1490
- در گنه او از ادب پنهانش کرد ** ز آن گنه بر خود زدن او بر بخورد
- Âdem, tövbe ettikten sonra Tanrı, “Ey Âdem! O suçu, o mihnetleri, sen de ben yaratmadım mı?”
- بعد توبه گفتش ای آدم نه من ** آفریدم در تو آن جرم و محن
- O benim takdirim, benim kazam değil miydi; özür getirirken niye onu gizledin?” dedi.
- نه که تقدیر و قضای من بد آن ** چون به وقت عذر کردی آن نهان
- Âdem “Korktum, edebi terk etmedim” deyince Tanrı, “İşte ben de onun için seni kayırdım” dedi.
- گفت ترسیدم ادب نگذاشتم ** گفت هم من پاس آنت داشتم
- Hürmet eden, hürmet görür. Şeker getiren badem şekerlemesi yer.
- هر که آرد حرمت او حرمت برد ** هر که آرد قند لوزینه خورد
- Temiz şeyler, temizler içindir; sevgiliyi hoş tut hoşluk gör; incit, incin! 1495
- طیبات از بهر که للطیبین ** یار را خوش کن برنجان و ببین