- Mum ve odun, ateşe can verip yanınca nursuz vücutları nurlandı.
- موم و هیزم چون فدای نار شد ** ذات ظلمانی او انوار شد
- Sürme taşı, (dövülüp) gözlere çekilince iyi görmeye sebep oldu, gözcü kesildi.
- سنگ سرمه چون که شد در دیدهگان ** گشت بینایی شد آن جا دیدبان
- Ne mutlu o adama kendisinden kurtulmuş, diriye ulaşmıştır! 1535
- ای خنک آن مرد کز خود رسته شد ** در وجود زندهای پیوسته شد
- Yazık o diriye ki ölü ile oturmuş, ölmüş; hayatını kaybetmiştir!
- وای آن زنده که با مرده نشست ** مرده گشت و زندگی از وی بجست
- Tanrı Kur’an’ına kaçar, sığınırsan Peygamberlerin ruhlarına karışırsın.
- چون تو در قرآن حق بگریختی ** با روان انبیا آمیختی
- Kur’an; Peygamberlerin, Tanrı’nın temiz ululuk denizindeki balıkların halleridir.
- هست قرآن حالهای انبیا ** ماهیان بحر پاک کبریا
- Fakat okur da dediğini tutmazsan farzet ki peygamberleri, velileri görmüşsün (inanmadıktan onlara uymadıktan sonra ne fayda !).
- ور بخوانی و نهای قرآن پذیر ** انبیا و اولیا را دیده گیر
- Kur’an’ın hükümlerini tutar, kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir. 1540
- ور پذیرایی چو بر خوانی قصص ** مرغ جانت تنگ آید در قفص
- Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.
- مرغ کاو اندر قفس زندانی است ** مینجوید رستن از نادانی است
- Kafeslerden kurtulan ruhlar, Tanrı’ya lâyık ve halka rehber olan peygamberlerdir.
- روحهایی کز قفسها رستهاند ** انبیای رهبر شایستهاند