- Size selâm söyledi, yardım istedi; sizden bir çare, bir kurtuluş yolu diledi.
- بر شما کرد او سلام و داد خواست ** وز شما چاره و ره ارشاد خواست
- Dedi ki: Reva mıdır ben iştiyakınızla gurbet elde can vereyim. 1555
- گفت میشاید که من در اشتیاق ** جان دهم اینجا بمیرم در فراق
- Sıkı bir hapis içinde olayım da siz gâh yeşilliklerde, gâh ağaçlarda zevk ve sefa edesiniz.
- این روا باشد که من در بند سخت ** گه شما بر سبزه گاهی بر درخت
- Dostların vefası böyle mi olur? Ben şu hapis içindeyim, siz gül bahçelerinde.
- این چنین باشد وفای دوستان ** من در این حبس و شما در بوستان
- Ey Ulular! Bir seher çağı şarap meclisinde bu inleyen garibi de hatırlayın!
- یاد آرید ای مهان زین مرغ زار ** یک صبوحی در میان مرغزار
- Dostların sevgiliyi anması, sevgiliye ne mutludur. Hele anan ve anılanın biri Leylâ, öbürü Mecnun olursa.
- یاد یاران یار را میمون بود ** خاصه کان لیلی و این مجنون بود
- Ey güzel endamlı sevgilinin mahremleri! Kendi kanımla doldurduğum peymaneleri içmem reva mı? 1560
- ای حریفان بت موزون خود ** من قدحها میخورم پر خون خود
- Sevgili! Bana da bir nasip vermek istersen beni anarak bir kadeh iç!
- یک قدح می نوش کن بر یاد من ** گر همیخواهی که بدهی داد من
- İçerken bu yerlere serilmiş düşkün âşığı yâd ederek toprağa bir yudum şarap dök!
- یا به یاد این فتادهی خاک بیز ** چون که خوردی جرعه ای بر خاک ریز
- Şaşılacak şey! Nerde o ahit, nerde o yemin? O şeker gibi dudağın verdiği vaadler hani?
- ای عجب آن عهد و آن سوگند کو ** وعدههای آن لب چون قند کو