- Ey güzel endamlı sevgilinin mahremleri! Kendi kanımla doldurduğum peymaneleri içmem reva mı? 1560
- ای حریفان بت موزون خود ** من قدحها میخورم پر خون خود
- Sevgili! Bana da bir nasip vermek istersen beni anarak bir kadeh iç!
- یک قدح می نوش کن بر یاد من ** گر همیخواهی که بدهی داد من
- İçerken bu yerlere serilmiş düşkün âşığı yâd ederek toprağa bir yudum şarap dök!
- یا به یاد این فتادهی خاک بیز ** چون که خوردی جرعه ای بر خاک ریز
- Şaşılacak şey! Nerde o ahit, nerde o yemin? O şeker gibi dudağın verdiği vaadler hani?
- ای عجب آن عهد و آن سوگند کو ** وعدههای آن لب چون قند کو
- Bu kulun ayrı düşmesi, fena kulluktansa... Kötüye kötülükle mukabele edersen aramızda ne fark kalır?
- گر فراق بنده از بد بندهگی است ** چون تو با بدبندگی پس فرق چیس
- Fakat hiddetle, şiddetle senden gelen kötülük, sema’dan, çengin nağmelerinden daha zevkli, daha neşeli. 1565
- ای بدی که تو کنی در خشم و جنگ ** با طرب تر از سماع و بانگ چنگ
- Ey cefası devletten daha güzel, intikamı candan daha sevimli dilber!
- ای جفای تو ز دولت خوبتر ** و انتقام تو ز جان محبوبتر
- Ateşin bu acaba nurun nasıl? Matem, bu olunca düğünün nice?
- نار تو این است نورت چون بود ** ماتم این تا خود که سورت چون بود
- Cevrinde öyle tatlılıklar var ki, malik olduğun letafet yüzünden kimse seni hakkıyla anlayamaz.
- از حلاوتها که دارد جور تو ** وز لطافت کس نیابد غور تو
- Hem inlerim, hem de sevgili inanır da kereminden o cevri azaltır diye korkarım.
- نالم و ترسم که او باور کند ** وز کرم آن جور را کمتر کند