English    Türkçe    فارسی   

1
1577-1586

  • Şükür yahut şikâyetle feryat edince yere, göğe zelzeleler düşsün!
  • چون بنالد زار بی‌‌شکر و گله ** افتد اندر هفت گردون غلغله‌‌
  • Her demde ona Tanrı’dan yüz mektup, yüz haberci erişsin; o bir kere “Ya Rabbi” deyince Hak’tan altmış kere “Lebbeyk” sesi gelsin!
  • هر دمش صد نامه صد پیک از خدا ** یا ربی زو شصت لبیک از خدا
  • Hatası, Tanrı indinde ibadetten daha iyi olsun; küfrüne nispetle bütün halkın imanı değersiz kalsın!
  • زلت او به ز طاعت نزد حق ** پیش کفرش جمله ایمانها خلق‌‌
  • Öyle kişiye her nefeste hususi miraç vardır. Tanrı, onun tacının üstüne yüzlerce hususi taç koyar. 1580
  • هر دمی او را یکی معراج خاص ** بر سر تاجش نهد صد تاج خاص‌‌
  • Cismi topraktadır, Canı Lâmekân Âleminde, O Lâmekân Âlemi, saliklerin vehimlerinden üstündür. (vehimlere sığmaz.)
  • صورتش بر خاک و جان بر لامکان ** لامکانی فوق وهم سالکان‌‌
  • O Lâmekân Âlemi, vehmine gelen bir âlem olmadığı gibi hayaline de doğmaz. (ne idrak edebilirsin, ne tahayyül !)
  • لامکانی نه که در فهم آیدت ** هر دمی در وی خیالی زایدت‌‌
  • Cennetteki ırmak, nasıl cennettekilerin hükmüne tâbi ise mekân âlemiyle Lâmekân Âlemi de, o âlemin hükmüne tâbidir.
  • بل مکان و لامکان در حکم او ** همچو در حکم بهشتی چارجو
  • Bu ilâhî akıl kuşlarına ait olan bahsi kısa kes, bu sözden yüzünü çevir, sükût et! Doğrusunu, Tanrı daha iyi bilir.
  • شرح این کوته کن و رخ زین بتاب ** دم مزن و الله اعلم بالصواب‌‌
  • Dostlar biz yine kuş, tacir ve Hindistan hikâyesine dönelim: 1585
  • باز می‌‌گردیم ما ای دوستان ** سوی مرغ و تاجر و هندوستان‌‌
  • Tacir, Hindistan’daki dudulara, dudusundan selam götürmeyi kabul etti.
  • مرد بازرگان پذیرفت این پیام ** کاو رساند سوی جنس از وی سلام‌‌
  • Tâcirin, kırda Hindistan dudularını görüp onlara dudusundan haber götürmesi
  • دیدن خواجه طوطیان هندوستان را در دشت و پیغام رسانیدن از آن طوطی‌‌