- Bu ilâhî akıl kuşlarına ait olan bahsi kısa kes, bu sözden yüzünü çevir, sükût et! Doğrusunu, Tanrı daha iyi bilir.
- شرح این کوته کن و رخ زین بتاب ** دم مزن و الله اعلم بالصواب
- Dostlar biz yine kuş, tacir ve Hindistan hikâyesine dönelim: 1585
- باز میگردیم ما ای دوستان ** سوی مرغ و تاجر و هندوستان
- Tacir, Hindistan’daki dudulara, dudusundan selam götürmeyi kabul etti.
- مرد بازرگان پذیرفت این پیام ** کاو رساند سوی جنس از وی سلام
- Tâcirin, kırda Hindistan dudularını görüp onlara dudusundan haber götürmesi
- دیدن خواجه طوطیان هندوستان را در دشت و پیغام رسانیدن از آن طوطی
- Hindistan uçlarına varınca kırda birkaç dudu gördü.
- چون که تا اقصای هندوستان رسید ** در بیابان طوطی چندی بدید
- Atını durdurup seslendi, dudunun selâmını ve kendisine emanet ettiği sözleri söyledi.
- مرکب استانید پس آواز داد ** آن سلام و آن امانت باز داد
- O dudulardan birisi, bir hayli titredi ve düşüp öldü, nefesi kesildi.
- طوطیی ز آن طوطیان لرزید بس ** اوفتاد و مرد و بگسستش نفس
- Tâcir, bu haberi verdiğinden dolayı pişman oldu, dedi ki: “Bir cana kıydım, 1590
- شد پشیمان خواجه از گفت خبر ** گفت رفتم در هلاک جانور
- Bu dudu, olsa olsa o duducağızın akrabası olacak, galiba bunların cisimleri iki, canları bir.
- این مگر خویش است با آن طوطیک ** این مگر دو جسم بود و روح یک
- Bu işi neye yaptım, o haberi neye verdim? Bu münasebetsiz sözle biçareyi yaktım, yandırdım.”
- این چرا کردم چرا دادم پیام ** سوختم بیچاره را زین گفت خام
- Bu dil, çakmak taşıyla çakmak demiri gibidir. Dilden çıkan da ateşe benzer.
- این زبان چون سنگ و هم آهنوش است ** و آن چه بجهد از زبان چون آتش است