- Sihirbazlar Mûsâ’nın hakkını anladıklarından evvelce işledikleri suça karşılık olarak ellerini, ayaklarını feda eylediler. 1620
- ساحران چون حق او بشناختند ** دست و پا در جرم آن درباختند
- Yemek yemek ve nükte söylemek, kâmile helâldir; mademki sen kâmil değilsin yeme ve sükût et!
- لقمه و نکته ست کامل را حلال ** تو نهای کامل مخور میباش لال
- Çünkü sen kulaksın, o dildir; o senin cinsinden değil, Tanrı, kulaklara “Ansitû” buyurdu.
- چون تو گوشی او زبان نی جنس تو ** گوشها را حق بفرمود أنصتوا
- Çocuk önce, süt emme kabiliyetinde doğar, bir müddet susar ve tamamı ile kulak kesilir.
- کودک اول چون بزاید شیر نوش ** مدتی خامش بود او جمله گوش
- Lâkırdı söylemeyi öğreninceye kadar bir zaman dudağını yumması, söz söylememesi gerekir.
- مدتی میبایدش لب دوختن ** از سخن تا او سخن آموختن
- Kulak vermezse “ti ,ti “ diye manasız sözler söyler; kendisini âlemin dilsizi yapar. 1625
- ور نباشد گوش و تیتی میکند ** خویشتن را گنگ گیتی میکند
- Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin?
- کر اصلی کش نبود آغاز گوش ** لال باشد کی کند در نطق جوش
- Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.
- ز آن که اول سمع باید نطق را ** سوی منطق از ره سمع اندر آ
- Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın!
- ادخلوا الأبیات من أبوابها ** و اطلبوا الأغراض فی أسبابها
- Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
- نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بیطمع نیست