English    Türkçe    فارسی   

1
1629-1638

  • Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
  • نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بی‌‌طمع نیست‌‌
  • Tanrı, yarattığını eşsiz, örneksiz yaratır; üstada tâbi değildir. Herkes ona dayanır; onun dayanacağı bir varlık yoktur. 1630
  • مبدع است او تابع استاد نی ** مسند جمله و را اسناد نی‌‌
  • Ondan başka bütün mahlûkat; hem sanatında, hem sözünde üstada tâbidir, örneğe muhtaçtır.
  • باقیان هم در حرف هم در مقال ** تابع استاد و محتاج مثال‌‌
  • Bu söze yabancı değilsen bir hırkaya bürün, bir viraneye çekil ve gözyaşı dök!
  • زین سخن گر نیستی بیگانه‌‌ای ** دلق و اشکی گیر در ویرانه‌‌ای‌‌
  • Çünkü Âdem, Tanrı itabından ağlamakla kurtuldu; tövbekârın nefesi ıslak gözyaşlarıdır.
  • ز آن که آدم ز آن عتاب از اشک رست ** اشک تر باشد دم توبه پرست‌‌
  • Âdem, yeryüzüne, ağlamak için, daima feryat etmek, inlemek ve mahzun olmak için gelmiştir.
  • بهر گریه آمد آدم بر زمین ** تا بود گریان و نالان و حزین‌‌
  • Âdem, Firdevs’ten, yedi kat göklerin üstünden ayakları dolaşarak en adi yere, tâ kapı dibine, özür dilemek için gitti. 1635
  • آدم از فردوس و از بالای هفت ** پای ماچان از برای عذر رفت‌‌
  • Eğer sen de Âdemoğluysan onun gibi özür dile, onun yolunda yürü!
  • گر ز پشت آدمی وز صلب او ** در طلب می‌‌باش هم در طلب او
  • Gönül ateşiyle gözyaşından çerez düz. Bahçe, bulutla güneş yüzünden yetişmiş, yeşermiştir.
  • ز آتش دل و آب دیده نقل ساز ** بوستان از ابر و خورشید است باز
  • Sen gözyaşı zevkini ne bilirsin? Görmedikleri gibi ekmek âşığısın!
  • تو چه دانی قدر آب دیده‌‌گان ** عاشق نانی تو چون نادیدگان‌‌