- Sahibi, onun böyle düştüğünü görünce yerinden sıçradı, külâhını yere vurdu.
- خواجه چون دیدش فتاده همچنین ** بر جهید و زد کله را بر زمین
- Onu, bu renkte, bu halde görerek yerinden fırlayıp yakasını yırttı.
- چون بدین رنگ و بدین حالش بدید ** خواجه بر جست و گریبان را درید
- Dedi ki: “ Ey güzel ve hoş nağmeli dudu! Sana ne oldu, niçin bu hale geldin?
- گفت ای طوطی خوب خوش حنین ** این چه بودت این چرا گشتی چنین
- Vah yazık, benim güzel sesli kuşum! Vah yazık, benim gönüldeşim, sırdaşım. 1695
- ای دریغا مرغ خوش آواز من ** ای دریغا هم دم و هم راز من
- Yazık, benim güzel nağmeli kuşum; ruhumun neşesi, bahçem, çiçeğim!
- ای دریغا مرغ خوش الحان من ** راح روح و روضه و ریحان من
- Süleyman’ın böyle kuşu olsaydı hiç başka kuşlarla uğraşır mıydı?
- گر سلیمان را چنین مرغی بدی ** کی خود او مشغول آن مرغان شدی
- Vah yazık; ucuz bulduğum kuştan ne çabuk ayrıldım!
- ای دریغا مرغ کارزان یافتم ** زود روی از روی او بر تافتم
- Ey dil, sen bana çok ziyan veriyorsun! Söyleyen sen olduktan sonra ben sana ne diyeyim?
- ای زبان تو بس زیانی بر وری ** چون تویی گویا چه گویم من ترا
- Ey dil, sen hem ateşsin, hem harman! Ne vakte kadar harmanı ateşe vereceksin? 1700
- ای زبان هم آتش و هم خرمنی ** چند این آتش در این خرمن زنی
- Can, ne dersen onu yapmakla beraber gizlice yine senin elinden feryat etmektedir.
- در نهان جان از تو افغان میکند ** گر چه هر چه گوییاش آن میکند