- Denizin altı mı daha hoştur, yoksa üstü mü? Onun oku mu daha ziyade gönül çekici ve güzeldir, o oka karşı siper tutmak mı?
- زیر دریا خوشتر آید یا زبر ** تیر او دل کش تر آید یا سپر
- Şu halde ey gönül! Neşe ve sefayı cefa ve belâdan ayırt edersen vesveseye zebun olmuş olursun.
- پاره کردهی وسوسه باشی دلا ** گر طرب را باز دانی از بلا
- Tutalım ki senin isteğinde şeker tadı var; sevgilinin isteği, isteksizlik murat ve maksadı terk etme değil mi?
- گر مرادت را مذاق شکر است ** بیمرادی نه مراد دل بر است
- Onun her bir yıldızı yüzlerce hilâlin kan diyetidir. Ona, âlemin kanını dökmek helâldir!
- هر ستارهش خونبهای صد هلال ** خون عالم ریختن او را حلال
- Biz değeri de bulduk kan diyetini de. Ve o yüzden can vermeye koştuk. 1750
- ما بها و خونبها را یافتیم ** جانب جان باختن بشتافتیم
- Ey âşık! Âşıkların hayatı ölümledir. Gönlü gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın.
- ای حیات عاشقان در مردگی ** دل نیابی جز که در دل بردگی
- Yüzlerce nâz ü işveyle gönlünü almak istedim; sevgili bana istiğna yüzünü gösterdi, bahaneler etti.
- من دلش جسته به صد ناز و دلال ** او بهانه کرده با من از ملال
- “Bu akıl, bu can, senin aşkına gark olmuş değil mi ki?” dedim, dedi ki: “Git, git; bana bu efsunu okuma!
- گفتم آخر غرق تست این عقل و جان ** گفت رو رو بر من این افسون مخوان
- Ben, senin ne düşündüğünü bilmez miyim? Ey iki gören! Sen, sevgiliyi nasıl gördün; buna imkân mı var?
- من ندانم آن چه اندیشیدهای ** ای دو دیده دوست را چون دیدهای
- Ey ağırcanlı! Sen onu hor gördün; çünkü çok ucuz aldın! 1755
- ای گران جان خوار دیده ستی و را ** ز آن که بس ارزان خریده ستی و را