- Onun her bir yıldızı yüzlerce hilâlin kan diyetidir. Ona, âlemin kanını dökmek helâldir!
- هر ستارهش خونبهای صد هلال ** خون عالم ریختن او را حلال
- Biz değeri de bulduk kan diyetini de. Ve o yüzden can vermeye koştuk. 1750
- ما بها و خونبها را یافتیم ** جانب جان باختن بشتافتیم
- Ey âşık! Âşıkların hayatı ölümledir. Gönlü gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın.
- ای حیات عاشقان در مردگی ** دل نیابی جز که در دل بردگی
- Yüzlerce nâz ü işveyle gönlünü almak istedim; sevgili bana istiğna yüzünü gösterdi, bahaneler etti.
- من دلش جسته به صد ناز و دلال ** او بهانه کرده با من از ملال
- “Bu akıl, bu can, senin aşkına gark olmuş değil mi ki?” dedim, dedi ki: “Git, git; bana bu efsunu okuma!
- گفتم آخر غرق تست این عقل و جان ** گفت رو رو بر من این افسون مخوان
- Ben, senin ne düşündüğünü bilmez miyim? Ey iki gören! Sen, sevgiliyi nasıl gördün; buna imkân mı var?
- من ندانم آن چه اندیشیدهای ** ای دو دیده دوست را چون دیدهای
- Ey ağırcanlı! Sen onu hor gördün; çünkü çok ucuz aldın! 1755
- ای گران جان خوار دیده ستی و را ** ز آن که بس ارزان خریده ستی و را
- Ucuz alan ucuz verir. Çocuk bir inciyi bir somuna değişir.
- هر که او ارزان خرد ارزان دهد ** گوهری طفلی به قرصی نان دهد
- Ben öyle bir aşka gark olmuşum ki evvel gelenlerin aşkları da benim bu aşkıma batmış, yok olmuştur, sonra gelenlerin aşkları da!
- غرق عشقیام که غرق است اندر این ** عشقهای اولین و آخرین
- Ben, o aşkı kısaca söyledim, tamamıyla anlatmadım. Anlatacak olsam hem dudaklar yanar hem dil!
- مجملش گفتم نکردم ز آن بیان ** ور نه هم افهام سوزد هم زبان