- Onun macerasından acı acı nasıl feryat etmeyeyim ki sarhoşlarının halkasına dahil değilim. 1775
- چون ننالم تلخ از دستان او ** چون نیم در حلقهی مستان او
- Onun gözünden ayrı, güne gün katan yüzünün vuslatından mahrum bir haldeyken nasıl gece gibi kapkara olmam?
- چون نباشم همچو شب بیروز او ** بیوصال روی روز افروز او
- Onun hoş olmayan şeyi de benim canıma hoş geliyor. O gönül inciten sevgilime canım feda olsun!
- ناخوش او خوش بود در جان من ** جان فدای یار دل رنجان من
- Naziri olmayan tek padişahımın hoşnut olması için ben, hastalığıma da âşığım, derdime de.
- عاشقم بر رنج خویش و درد خویش ** بهر خشنودی شاه فرد خویش
- İki deniz gibi olan gözlerimin incilerle dolması için gam toprağını gözüme sürme gibi çekmekteyim.
- خاک غم را سرمه سازم بهر چشم ** تا ز گوهر پر شود دو بحر چشم
- Halkın onun için döktüğü gözyaşları incidir; halk gözyaşı sanır. 1780
- اشک کان از بهر او بارند خلق ** گوهر است و اشک پندارند خلق
- Ben canlar canından şikâyetçi değilim, hikâye etmekteyim.
- من ز جان جان شکایت میکنم ** من نیم شاکی روایت میکنم
- Gönül,” ben ondan incindim” dedikçe, gönlün bu asılsız ve ehemmiyetsiz nifakına gülmekteyim.
- دل همیگوید کز او رنجیدهام ** وز نفاق سست میخندیدهام
- Ey doğruların medar-ı iftiharı! Doğrulukta bulun. Ey baş köşe! Ben senin kapında eşiğim.
- راستی کن ای تو فخر راستان ** ای تو صدر و من درت را آستان
- Mana âleminde başköşe nerede, eşik nerede? Sevgilimizin bulunduğu yerde biz ve ben nerede?
- آستان و صدر در معنی کجاست ** ما و من کو آن طرف کان یار ماست