English    Türkçe    فارسی   

1
1776-1785

  • Onun gözünden ayrı, güne gün katan yüzünün vuslatından mahrum bir haldeyken nasıl gece gibi kapkara olmam?
  • چون نباشم همچو شب بی‌‌روز او ** بی‌‌وصال روی روز افروز او
  • Onun hoş olmayan şeyi de benim canıma hoş geliyor. O gönül inciten sevgilime canım feda olsun!
  • ناخوش او خوش بود در جان من ** جان فدای یار دل رنجان من‌‌
  • Naziri olmayan tek padişahımın hoşnut olması için ben, hastalığıma da âşığım, derdime de.
  • عاشقم بر رنج خویش و درد خویش ** بهر خشنودی شاه فرد خویش‌‌
  • İki deniz gibi olan gözlerimin incilerle dolması için gam toprağını gözüme sürme gibi çekmekteyim.
  • خاک غم را سرمه سازم بهر چشم ** تا ز گوهر پر شود دو بحر چشم‌‌
  • Halkın onun için döktüğü gözyaşları incidir; halk gözyaşı sanır. 1780
  • اشک کان از بهر او بارند خلق ** گوهر است و اشک پندارند خلق‌‌
  • Ben canlar canından şikâyetçi değilim, hikâye etmekteyim.
  • من ز جان جان شکایت می‌‌کنم ** من نیم شاکی روایت می‌‌کنم‌‌
  • Gönül,” ben ondan incindim” dedikçe, gönlün bu asılsız ve ehemmiyetsiz nifakına gülmekteyim.
  • دل همی‌‌گوید کز او رنجیده‌‌ام ** وز نفاق سست می‌‌خندیده‌‌ام‌‌
  • Ey doğruların medar-ı iftiharı! Doğrulukta bulun. Ey baş köşe! Ben senin kapında eşiğim.
  • راستی کن ای تو فخر راستان ** ای تو صدر و من درت را آستان‌‌
  • Mana âleminde başköşe nerede, eşik nerede? Sevgilimizin bulunduğu yerde biz ve ben nerede?
  • آستان و صدر در معنی کجاست ** ما و من کو آن طرف کان یار ماست‌‌
  • Ey canı biz ve ben kaydından kurtulan! Ey erkekte kadında söze ve vasfa sığmaz ruh! 1785
  • ای رهیده جان تو از ما و من ** ای لطیفه‌‌ی روح اندر مرد و زن‌‌