English    Türkçe    فارسی   

1
1792-1801

  • Keder ve neşeye bağlanmış olan; bu iki ariyet vasıfla yaşar.
  • Hâlbuki yemyeşil aşk bağının sonu, ucu, bucağı yoktur. Orada gamdan ve neşeden başka ne meyveler var!
  • Âşıklık bu iki halden daha yüksektir; baharsız, hazansız terütazedir.
  • Ey güzel yüzlü! Güzel yüzünün zekâtını ver; yine pare pare olan canı şerh et, onu anlat (dedim!). 1795
  • Fettan gözünün ucuyla ve nazla bir baktı da gönlüme yeni bir dağ vurdu.
  • Kanımı bile dökse ona helal ettim. Helâl sözünü söyledikçe o, kaçmaktaydı.
  • Mademki topraktakilerin feryadından kaçmaktasın. Kederlilerin yüreğine niye gam saçarsın?
  • Her sabah; doğudan parlayınca seni, doğu pınarı (güneş) gibi coşmak ta, zuhur etmekte buldu.
  • Ey şeker dudaklarına paha biçilmeyen güzel! Divanene ne bahaneler buluyorsun? 1800
  • Ey eski cihana taze can olan! Cansız ve gönülsüz bir hale gelmiş olan tenden çıkan feryat ve figanı işit!