- Ey güzel yüzlü! Güzel yüzünün zekâtını ver; yine pare pare olan canı şerh et, onu anlat (dedim!). 1795
- ده زکات روی خوب ای خوب رو ** شرح جان شرحه شرحه باز گو
- Fettan gözünün ucuyla ve nazla bir baktı da gönlüme yeni bir dağ vurdu.
- کز کرشم غمزهی غمازهای ** بر دلم بنهاد داغی تازهای
- Kanımı bile dökse ona helal ettim. Helâl sözünü söyledikçe o, kaçmaktaydı.
- من حلالش کردم از خونم بریخت ** من همیگفتم حلال او میگریخت
- Mademki topraktakilerin feryadından kaçmaktasın. Kederlilerin yüreğine niye gam saçarsın?
- چون گریزانی ز نالهی خاکیان ** غم چه ریزی بر دل غمناکیان
- Her sabah; doğudan parlayınca seni, doğu pınarı (güneş) gibi coşmak ta, zuhur etmekte buldu.
- ای که هر صبحی که از مشرق بتافت ** همچو چشمهی مشرقت در جوش یافت
- Ey şeker dudaklarına paha biçilmeyen güzel! Divanene ne bahaneler buluyorsun? 1800
- چون بهانه دادی این شیدات را ** ای بهانه شکر لبهات را
- Ey eski cihana taze can olan! Cansız ve gönülsüz bir hale gelmiş olan tenden çıkan feryat ve figanı işit!
- ای جهان کهنه را تو جان نو ** از تن بیجان و دل افغان شنو
- Allah aşkına olsun, artık gülü anlatmayı bırak da gülden ayrılan bülbülün halini anlat!
- شرح گل بگذار از بهر خدا ** شرح بلبل گو که شد از گل جدا
- Bizim coşkunluğumuz gamdan neşeden değildir; aklımız irfanımız, hayal ve vehimden meydana gelmemiştir.
- از غم و شادی نباشد جوش ما ** با خیال و وهم نبود هوش ما
- Nadir bulunur bir halettendir; inkâr etme ki Hakk’ın kudreti pek büyüktür.
- حالتی دیگر بود کان نادر است ** تو مشو منکر که حق بس قادر است