- Sen bu hali insanların ahvaline kıyas etme, cevir ve ihsan menzilinde kalma! 1805
- تو قیاس از حالت انسان مکن ** منزل اندر جور و در احسان مکن
- Cevir, ihsan, mihnet ve neşe, gelip geçicidir. Gelip geçenlerse ölürler; Hak onlara vâristir.
- جور و احسان رنج و شادی حادث است ** حادثان میرند و حقشان وارث است
- Sabah oldu, ey sabahın penahı Tanrı! (Ben özür serd edemiyorum), bize hizmet eden Hüsâmettin’den sen özür dile!
- صبح شد ای صبح را پشت و پناه ** عذر مخدومی حسام الدین بخواه
- Aklı-ı Küll’ün ve canın özür dileyeni sensin; canların canı, mercanın parıltısı sensin.
- عذر خواه عقل کل و جان تویی ** جان جان و تابش مرجان تویی
- Sabahın nuru parladı, biz de bu sabah çağında senin Mansur şarabını içmekteyiz.
- تافت نور صبح و ما از نور تو ** در صبوحی با می منصور تو
- Senin feyzin bizi böyle mest ettikçe şarap ne oluyor ki bize neşe versin! 1810
- دادهی تو چون چنین دارد مرا ** باده که بود کاو طرب آرد مرا
- Şarap, coşkunlukla bizim yoksulumuzdur; felek; dönüşte aklımızın fakiridir.
- باده در جوشش گدای جوش ماست ** چرخ در گردش گدای هوش ماست
- Şarap bizden sarhoş oldu, biz ondan değil... Beden bizden var oldu, biz ondan değil!
- باده از ما مست شد نی ما از او ** قالب از ما هست شد نی ما از او
- Biz arı gibiyiz, bedenler mum gibi. Tanrı, bedenleri bal mumu gibi göz göz ev ev yapmıştır.
- ما چو زنبوریم و قالبها چو موم ** خانه خانه کرده قالب را چو موم
- Tacir hikâyesine dönüş
- رجوع به حکایت خواجهی تاجر
- Bu bahis çok uzundur, tacirin hikâyesini anlat ki o iyi adamın ne hale geldiği, ne olduğu anlaşılsın.
- بس دراز است این حدیث خواجه گو ** تا چه شد احوال آن مرد نکو