- Sabahın nuru parladı, biz de bu sabah çağında senin Mansur şarabını içmekteyiz.
- تافت نور صبح و ما از نور تو ** در صبوحی با می منصور تو
- Senin feyzin bizi böyle mest ettikçe şarap ne oluyor ki bize neşe versin! 1810
- دادهی تو چون چنین دارد مرا ** باده که بود کاو طرب آرد مرا
- Şarap, coşkunlukla bizim yoksulumuzdur; felek; dönüşte aklımızın fakiridir.
- باده در جوشش گدای جوش ماست ** چرخ در گردش گدای هوش ماست
- Şarap bizden sarhoş oldu, biz ondan değil... Beden bizden var oldu, biz ondan değil!
- باده از ما مست شد نی ما از او ** قالب از ما هست شد نی ما از او
- Biz arı gibiyiz, bedenler mum gibi. Tanrı, bedenleri bal mumu gibi göz göz ev ev yapmıştır.
- ما چو زنبوریم و قالبها چو موم ** خانه خانه کرده قالب را چو موم
- Tacir hikâyesine dönüş
- رجوع به حکایت خواجهی تاجر
- Bu bahis çok uzundur, tacirin hikâyesini anlat ki o iyi adamın ne hale geldiği, ne olduğu anlaşılsın.
- بس دراز است این حدیث خواجه گو ** تا چه شد احوال آن مرد نکو
- Tacir, ateşler, dertler, feryatlar içinde, böyle yüzlerce karmakarışık sözler söylüyordu. 1815
- خواجه اندر آتش و درد و حنین ** صد پراکنده همیگفت این چنین
- Gâh birbirini tutmaz sözler söylüyor, gâh naz ediyor, gâh niyaz eyliyor; gâh hakikat aşkını, gâh mecaz sevdasını ifade ediyordu.
- گه تناقض گاه ناز و گه نیاز ** گاه سودای حقیقت گه مجاز
- Suya batan adam fazla debelenir, eline geçen ota tutunur.
- مرد غرقه گشته جانی میکند ** دست را در هر گیاهی میزند
- O tehlike zamanında elini kim tutacak diye can korkusuyla şuraya, buraya elini sallar durur, yüzmeye çalışıp çabalar.
- تا کدامش دست گیرد در خطر ** دست و پایی میزند از بیم سر