English    Türkçe    فارسی   

1
1817-1826

  • Suya batan adam fazla debelenir, eline geçen ota tutunur.
  • O tehlike zamanında elini kim tutacak diye can korkusuyla şuraya, buraya elini sallar durur, yüzmeye çalışıp çabalar.
  • Sevgili, bu divaneliği, bu perişanlığı sever. Beyhude yere çalışıp çabalamak, uyumaktan iyidir.
  • Padişah olan; işsiz, güçsüz değildir. Hasta olmayanın feryat ve figan etmesi, şaşılacak şeydir! 1820
  • Tanrı, ey oğul, onun için “Külle yevmin hüve fi şe’n “ buyurdu.
  • Bu yolda yolun, tırmalan, son nefese kadar bir an bile boş durma!
  • Olabilir ki son nefeste bir dem inayete erişirsin. O inayet, seni sırdaş eder.
  • Padişahın kulağı, gözü penceredir; erkeğin canı olsun, kadının canı olsun... bir can neye çalışırsa, onu duyar, görür!
  • Tacirin, ölü duduyu kafesten dışarı atması ve dudunun uçması
  • Tacir ondan sonra duduyu kafesten dışarı attı. Duducuk, uçup bir yüksek ağacın dalına kondu. 1825
  • Güneş, ufuktan nasıl süratle doğarsa o dudu da, o çeşit uçtu.