- Tacir ondan sonra duduyu kafesten dışarı attı. Duducuk, uçup bir yüksek ağacın dalına kondu. 1825
- بعد از آنش از قفس بیرون فگند ** طوطیک پرید تا شاخ بلند
- Güneş, ufuktan nasıl süratle doğarsa o dudu da, o çeşit uçtu.
- طوطی مرده چنان پرواز کرد ** کافتاب از چرخ ترکی تاز کرد
- Tacir, hiçbir şeyden haberi yokken kuşun esrarını bu işe şaşırıp kaldı.
- خواجه حیران گشت اندر کار مرغ ** بیخبر ناگه بدید اسرار مرغ
- Yüzünü yukarı çevirip “Ey bülbül! Halini bildir, bu hususta bize de bir nasip ver!
- روی بالا کرد و گفت ای عندلیب ** از بیان حال خودمان ده نصیب
- Hindistan’daki dudu ne yaptı da sen öğrendin, bir oyun ettin, canımızı yaktın!” dedi.
- او چه کرد آن جا که تو آموختی ** ساختی مکری و ما را سوختی
- Dudu dedi ki: “O, hareketiyle bana nasihat etti; “Güzelliği, söz söylemeyi ve neşeyi bırak; 1830
- گفت طوطی کاو به فعلم پند داد ** که رها کن لطف آواز و وداد
- Çünkü söz söylemen seni hapse tıktı” dedi. Bu nasihati vermek için kendisini ölü gösterdi.
- ز آن که آوازت ترا در بند کرد ** خویشتن مرده پی این پند کرد
- Yani “Ey avama karşı da, havassa karşı da nağme ve terennümde bulunan! Benim gibi öl ki kurtulasın.
- یعنی ای مطرب شده با عام و خاص ** مرده شو چون من که تا یابی خلاص
- Tane gibi olursan seni kuşcağızlar toparlar, gonca gibi olursan da çocuklar yolarlar. (T.M. 1830)
- دانه باشی مرغکانت بر چنند ** غنچه باشی کودکانت بر کنند
- Taneni sakla, tamamıyla tuzak görün; goncanı gizle, damda bitmiş ot gibi ol. (T.M. 1831)
- دانه پنهان کن بکلی دام شو ** غنچه پنهان کن گیاه بام شو