English    Türkçe    فارسی   

1
1846-1855

  • Efendisi dedi ki: “Allah selâmet versin git. Sen bana yeni bir yol gösterdin”.
  • خواجه گفتش فی أمان الله برو ** مر مرا اکنون نمودی راه نو
  • Tacir, kendi kendine dedi ki: Bu bana nasihatti. Onun yolunu tutayım, o yol aydın bir yol.
  • خواجه با خود گفت کاین پند من است ** راه او گیرم که این ره روشن است‌‌
  • Benim canım neden dududan aşağı olsun? Can dediğin de böyle iyi bir iz izlemeli.”
  • جان من کمتر ز طوطی کی بود ** جان چنین باید که نیکو پی بود
  • Halkın, bir kişiyi ululamasının ve halk tarafından parmakla gösterilmenin kötülüğü
  • مضرت تعظیم خلق و انگشت نمای شدن‌‌
  • Ten kafese benzer. Girenlerin, çıkanların, insanla dostluk edenlerin aldatmasıyla can bedende dikendir.
  • تن قفس شکل است تن شد خار جان ** در فریب داخلان و خارجان‌‌
  • Bu, “Ben senin sırdaşın olayım” der. Öbürü “Hayır, senin akranın, emsalin benim”der. 1850
  • اینش گوید من شوم هم راز تو ** و آنش گوید نی منم انباز تو
  • Bu der ki: “Varlık âleminde güzellik fazilet, iyilik ve cömertlik bakımından senin gibi hiçbir kimse yok.”
  • اینش گوید نیست چون تو در وجود ** در جمال و فضل و در احسان و جود
  • Öbürü der ki: “İki cihan da senindir. Bütün canlarımız senin canına tâbidir.”
  • آنش گوید هر دو عالم آن تست ** جمله جانهامان طفیل جان تست‌‌
  • O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar.
  • او چو بیند خلق را سر مست خویش ** از تکبر می‌‌رود از دست خویش‌‌
  • Şeytan onun gibi binlerce kişiyi ırmağa atmıştır!
  • او نداند که هزاران را چو او ** دیو افکنده ست اندر آب جو
  • Dünyanın lütfetmesi ve yaltaklanması, hoş bir lokmadır, ama az ye. Çünkü ateşten bir lokmadır! 1855
  • لطف و سالوس جهان خوش لقمه‌‌ای است ** کمترش خور کان پر آتش لقمه‌‌ای است‌‌