- Havaya giden yahut yere dökülen katra, senin kudret hazinenden nasıl kaçabilir?
- قطرهای کاو در هوا شد یا که ریخت ** از خزینهی قدرت تو کی گریخت
- Yok olsa yahut yokluğun yüz kat dibine girse bile sen onu çağırınca başını ayak yapıp koşar.
- گر در آید در عدم یا صد عدم ** چون بخوانیش او کند از سر قدم
- Yüzbinlerce zıt, zıddını mahveder; sonra senin emrin yine onları varlık âlemine getirir.
- صد هزاران ضد ضد را میکشد ** بازشان حکم تو بیرون میکشد
- Aman ya Rabbi! Her an yokluk âleminden varlık âlemine katar katar yüz binlerce kervan gelip durmakta!
- از عدمها سوی هستی هر زمان ** هست یا رب کاروان در کاروان
- Hele her gece, bütün ruhlar, bütün akıllar, o uçsuz bucaksız derin denizde batar, yok olurlar. 1890
- خاصه هر شب جمله افکار و عقول ** نیست گردد غرق در بحر نغول
- Yine sabah vakti, o Tanrı’ya mensup ruhlar ve akıllar, balıklar gibi denizden baş çıkarırlar.
- باز وقت صبح آن اللهیان ** بر زنند از بحر سر چون ماهیان
- Güz mevsiminde o yüz binlerce dallar, yapraklar; bozguna uğrayıp ölüm denizine giderler.
- در خزان آن صد هزاران شاخ و برگ ** از هزیمت رفته در دریای مرگ
- Kara kuzgun; yaslılar gibi siyahlar giyinerek bağlarda, yeşilliklerin matemini tutar.
- زاغ پوشیده سیه چون نوحهگر ** در گلستان نوحه کرده بر خضر
- Varlık köyünün sahibinden, yokluğa, “Yediklerini geri ver” diye tekrar ferman çıkar.
- باز فرمان آید از سالار ده ** مر عدم را کانچه خوردی باز ده
- “Ey kara ölüm; nebattan, ilâç olacak otlardan, köklerden, yapraklardan ne yedinse geri ver!” (diye emredilir) 1895
- آن چه خوردی واده ای مرگ سیاه ** از نبات و دارو و برگ و گیاه