- Velîlerin içi nağmeleri evvelâ der ki: “Ey yokluk âleminin cüzüler! 1925
- نغمههای اندرون اولیا ** اولا گوید که ای اجزای لا
- Kendinize gelin; nefis yokluğundan baş çıkaran; bu hayali, bu vehmi bir tarafa atın!
- هین ز لای نفی سرها بر زنید ** این خیال و وهم یک سو افکنید
- Ey Kevn ü fesat âleminde tamamıyla çürümüş canlar! Ebedî canlarınız ne vücuda geldi, ne doğdu!”
- ای همه پوسیده در کون و فساد ** جان باقیتان نرویید و نزاد
- O nağmelerden pek az, pek cüzi bir miktarını söylesem canlar, mezar ve merkatlerinden başkaldırırlar.
- گر بگویم شمهای ز آن نغمهها ** جانها سر بر زنند از دخمهها
- Kulak ver! O nağmeler uzakta değil; fakat sana söylemeğe izin yok.
- گوش را نزدیک کن کان دور نیست ** لیک نقل آن به تو دستور نیست
- Agâh ol ki veliler, zamanın İsrafil’idirler. Ölüler, onlardan can bulur, gelişirler. 1930
- هین که اسرافیل وقتاند اولیا ** مرده را ز یشان حیات است و حیا
- Ölü canlar, ten mezarında kefenlerine bürünmüş yatarlarken onların sesinden sıçrayıp kalkarlar
- جان هر یک مردهای از گور تن ** بر جهد ز آوازشان اندر کفن
- Derler ki: Bu ses, öbür seslerden bambaşka; çünkü diriltmek Tanrı sesinin işidir.
- گوید این آواز ز آوازها جداست ** زنده کردن کار آواز خداست
- Biz öldük, tamamıyla çürüdük, mahvolduk. Fakat Tanrı sesi gelince hepimiz dirildik, kalktık.
- ما بمردیم و بکلی کاستیم ** بانگ حق آمد همه برخاستیم
- Tanrı sesi ister hicap ardından, ister hicapsız gelsin... Cebrail, Meryem’e, yakasından üfleyerek ne verdiyse Tanrı sesi de insana onu verir.
- بانگ حق اندر حجاب و بیحجاب ** آن دهد کو داد مریم را ز جیب