- O garip kişi yoldan gelince, hekim, onu padişahın huzuruna götürdü; 195
- چون رسید از راه آن مرد غریب ** اندر آوردش به پیش شه طبیب
- Güzellik mumunun başı ucunda yakılması için onu, padişahın yanına izzet ve ikramla iletti.
- سوی شاهنشاه بردندش به ناز ** تا بسوزد بر سر شمع طراز
- Padişah, onu görünce pek ağırladı, altın hazinesini ona teslim etti.
- شاه دید او را بسی تعظیم کرد ** مخزن زر را بدو تسلیم کرد
- Sonra hekim dedi ki: “Ey büyük sultan o cariyeciği bu tacire ver
- پس حکیمش گفت کای سلطان مه ** آن کنیزک را بدین خواجه بده
- Ki visali ile iyileşsin, visalinin suyu o ateşi gidersin.”
- تا کنیزک در وصالش خوش شود ** آب وصلش دفع آن آتش شود
- Padişah, o ay yüzlüyü kuyumcuya bahşetti, o iki sohbet müştakını birbirine çift etti. 200
- شه بدو بخشید آن مه روی را ** جفت کرد آن هر دو صحبت جوی را
- Altı ay kadar murat alıp murat verdiler. Bu suretle o kız da tamamen iyileşti.
- مدت شش ماه میراندند کام ** تا به صحت آمد آن دختر تمام
- Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısında erimeye başladı.
- بعد از آن از بهر او شربت بساخت ** تا بخورد و پیش دختر میگداخت
- Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden azat oldu, ondan vazgeçti.
- چون ز رنجوری جمال او نماند ** جان دختر در وبال او نماند
- Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca, yüzü sararıp solunca kızın gönlü de yavaş yavaş ondan soğudu.
- چون که زشت و ناخوش و رخ زرد شد ** اندک اندک در دل او سرد شد