Esasen bu nihayeti olmayan nefhanın korkusundan, gökler, yeryüzü ve dağlar o emaneti yüklenmekten çekindiler. “Feebeyne en yahmilnehâ” ayetini oku da gör.
خود ز بیم این دم بیمنتها ** باز خوان فأبين أن یحملنها
Korkusundan dağın yüreği kan olmasaydı “Eşfakne minhâ” denir miydi?
ور نه خود أشفقن منها چون بدی ** گرنه از بیمش دل که خون شدی
Bu Tanrı kokusu dün gece bize bir başka türlü zuhur etti, fakat birkaç lokma geldi, kapıyı kapadı.1960
دوش دیگر لون این میداد دست ** لقمهی چندی در آمد ره ببست
Lokma için bir Lokman, rehin oldu. Şimdi Lokman'ın sırası; ey lokma sen çekil.
بهر لقمه گشته لقمانی گرو ** وقت لقمان است ای لقمه برو
Bu mihnet ve meşakkat lokması yüzünden Lokman'ın ayağına batan dikeni çıkarın.
از هوای لقمهی این خار خار ** از کف لقمان همیجویید خار
Onun ayağında diken değil, gölgesi bile yok. Fakat siz, hırstan onu fark edemiyorsunuz.
در کف او خار و سایهش نیز نیست ** لیکتان از حرص آن تمییز نیست
Hurma olarak gördüğünü diken bil. Çünkü sen çok nankör, çok görgüsüzsün!
خار دان آن را که خرما دیدهای ** ز آن که بس نان کور و بس نادیدهای
Lokmanın canı, Tanrının bir gül bahçesindeyken neden can ayağı bir dikenden incinsin.1965
جان لقمان که گلستان خداست ** پای جانش خستهی خاری چراست
Bu diken yiyen vücut, devedir. Mustafa’dan doğan da bu deveye binmiştir.
اشتر آمد این وجود خار خوار ** مصطفی زادی بر این اشتر سوار
Ey deve! Sırtında öyle bir gül dengi var ki kokusundan sende, yüzlerce gül bahçesi meydana gelmiştir.
اشترا تنگ گلی بر پشت تست ** کز نسیمش در تو صد گلزار رست