English    Türkçe    فارسی   

1
1986-1995

  • Can, kemaldir, çağırması sesi de kemaldir. Onun için Mustafa “Ey Bilâl bizi dinlendir ferahlandır;
  • Ey Bilâl! Gönlüne nefhettiğim o nefhadan, o feyizden dalga dalga coşan sesini yücelt.
  • Âdem’i bile kendinden geçiren, gök ehlinin bile akıllarını hayrete düşüren o nefhayla sesini yükselt!” buyurdu.
  • Mustafa o güzel sesle kendinden geçti. Ta’rîs gecesinde namazı kaçtı.
  • O mübarek uykudan başkaldırmadı; sabah namazının vakti geçip kuşluk çağı geldi. 1990
  • Ta’rîs gecesi, o gelinin huzurunda tertemiz canları, el öpme devletine erişti.
  • Aşk ve can... her ikisi de gizli ve örtülüdür. Tanrıya gelin dediğim için beni ayıplama.
  • Sevgili, benim sözüme darılsaydı susardım; bana bir lâhzacık mühlet verseydi sükût ederdim.
  • Fakat “Söyle, bu söz ayıp olmaz. Senin sözün, gayb âlemindeki kaza ve kaderin zuhurundan başka bir şey değildir” demekte.
  • Ayıptan başka bir şey görmeyene ayıptır. Fakat gayb âleminin pâk ruhu, hiç ayıp görür mü? 1995