- Küfür bile yaratana nispetle bir hikmettir. Fakat bize nispet edecek olursan bir âfet, bir felâkettir.
- کفر هم نسبت به خالق حکمت است ** چون به ما نسبت کنی کفر آفت است
- Birisinde yüzlerce faziletle beraber bir de ayıp bulunsa o ayıp nebatatın sapı mesabesindedir.
- ور یکی عیبی بود با صد حیات ** بر مثال چوب باشد در نبات
- Terazide her ikisini de birlikte tartarlar. Çünkü nebatat ve sap… İkisi de bedenle can gibi bağdaşmıştır.
- در ترازو هر دو را یکسان کشند ** ز آن که آن هر دو چو جسم و جان خوشند
- Şu halde büyükler, bu sözü boş yere söylemediler: Temiz kişilerin cisimleri de, can gibi saftır. 2000
- پس بزرگان این نگفتند از گزاف ** جسم پاکان عین جان افتاد صاف
- Onların sözleri de nişanı olmayan ve bir kayda gelmeyen can olmuştur, nefisleri de, suretleri de.
- گفتشان و نفسشان و نقششان ** جمله جان مطلق آمد بینشان
- Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır, ancak bir addan ibarettir.
- جان دشمن دارشان جسم است صرف ** چون زیاد از نرد او اسم است صرف
- Düşman toprağa girdi, tamamı ile toprak oldu. Bu ise tuzlaya düşüp tamamı ile arındı.
- آن به خاک اندر شد و کل خاک شد ** وین نمک اندر شد و کل پاک شد
- O tuz, öyle bir tuzdur ki Muhammed, ondan meslâhat kazanmış, o yüzden melih sözü fasih olmuştur.
- آن نمک کز وی محمد املح است ** ز آن حدیث با نمک او افصح است
- Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul! 2005
- این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو
- Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
- پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو