- Onların sözleri de nişanı olmayan ve bir kayda gelmeyen can olmuştur, nefisleri de, suretleri de.
- گفتشان و نفسشان و نقششان ** جمله جان مطلق آمد بینشان
- Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır, ancak bir addan ibarettir.
- جان دشمن دارشان جسم است صرف ** چون زیاد از نرد او اسم است صرف
- Düşman toprağa girdi, tamamı ile toprak oldu. Bu ise tuzlaya düşüp tamamı ile arındı.
- آن به خاک اندر شد و کل خاک شد ** وین نمک اندر شد و کل پاک شد
- O tuz, öyle bir tuzdur ki Muhammed, ondan meslâhat kazanmış, o yüzden melih sözü fasih olmuştur.
- آن نمک کز وی محمد املح است ** ز آن حدیث با نمک او افصح است
- Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul! 2005
- این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو
- Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
- پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو
- Eğer sen, kendinde ön, art olduğunu sanıyorsan cisme bağlısın, candan mahrumsun.
- گر تو خود را پیش و پس داری گمان ** بستهی جسمی و محرومی ز جان
- Alt, üst, ön, art; cismin vasfıdır. Nurani olan can ise bunlardan münezzeh ve cihetsizdir.
- زیر و بالا پیش و پس وصف تن است ** بیجهت آن ذات جان روشن است
- Kısa görüşlüler gibi zanna düşmemek için gözünü, o pâ padişahın nuruyla aç!
- بر گشا از نور پاک شه نظر ** تا نپنداری تو چون کوته نظر
- Sen mademki zahiri önü, sonu düşünmektesin... Ancak ve ancak bu gam ve neşe âlemindesin. Ey hakikatte yok olan! Yok olan nerede ön, nerede son? 2010
- که همینی در غم و شادی و بس ** ای عدم کو مر عدم را پیش و پس