Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul!2005
این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو
Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو
Eğer sen, kendinde ön, art olduğunu sanıyorsan cisme bağlısın, candan mahrumsun.
گر تو خود را پیش و پس داری گمان ** بستهی جسمی و محرومی ز جان
Alt, üst, ön, art; cismin vasfıdır. Nurani olan can ise bunlardan münezzeh ve cihetsizdir.
زیر و بالا پیش و پس وصف تن است ** بیجهت آن ذات جان روشن است
Kısa görüşlüler gibi zanna düşmemek için gözünü, o pâ padişahın nuruyla aç!
بر گشا از نور پاک شه نظر ** تا نپنداری تو چون کوته نظر
Sen mademki zahiri önü, sonu düşünmektesin... Ancak ve ancak bu gam ve neşe âlemindesin. Ey hakikatte yok olan! Yok olan nerede ön, nerede son?2010
که همینی در غم و شادی و بس ** ای عدم کو مر عدم را پیش و پس
Yağmurlu gündür, gece çağına kadar yürü! Bu yağmur, bildiğimiz yağmur değil! Tanrı yağmurlarından.
روز باران است میرو تا به شب ** نی از این باران از آن باران رب
Ayşe’nin -Tanrı ondan razı olsun- Mustafa Sallâllahu aleyhi vessellem’e “ Bugün yağmur yağdı. Sen mezarlığa gittiğin halde niçin elbisen ıslak değil? “diye sorması
قصهی سؤال کردن عایشه از مصطفی علیه السلام که امروز باران بارید چون تو سوی گورستان رفتی جامههای تو چون تر نیست
Mustafa, bir gün, dostlarından birinin cenazesiyle ve dostlarla mezarlığa gitti.
مصطفی روزی به گورستان برفت ** با جنازهی مردی از یاران برفت
Onun mezarına toprak doldurdu, tohumunu yeraltında diriltti.
خاک را در گور او آگنده کرد ** زیر خاک آن دانهاش را زنده کرد
Bu ağaçlar, toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan çıkarıp;
این درختانند همچون خاکیان ** دستها بر کردهاند از خاکدان