- Onların körlüğüne rağmen Tanrı, dostların gönüllerinde bağlar, bahçeler bitirmiştir.
- کوری ایشان درون دوستان ** حق برویانید باغ و بوستان
- Gönülde kokan her gül, kül sırlarından bahisler açar.
- هر گلی کاندر درون بویا بود ** آن گل از اسرار کل گویا بود
- Onların kokuları, münkirlerin burunlarını yere sürtmek için perdeleri yırtarak dünyanın etrafını dönüp dolaşırlar.
- بوی ایشان رغم انف منکران ** گرد عالم میرود پرده دران
- Münkirler, o gönül kokusuna karşı kara böcek gibidirler; dayanamazlar. Yahut davul sesine tahammül edemeyen beyni zayıf kimseye benzerler.
- منکران همچون جعل ز آن بوی گل ** یا چو نازک مغز در بانگ دهل
- Kendilerini meşgul ve müstağrak gösterirler. Şimşek parıltısından gözlerini yumarlar. 2025
- خویشتن مشغول میسازند و غرق ** چشم میدزدند زین لمعان برق
- Göz yumarlar ama, onların bulundukları makamdaki göz değildir ki. Göz odur ki bir sığınak görsün.
- چشم میدزدند و آن جا چشم نی ** چشم آن باشد که بیند مأمنی
- Peygamber, mezarlıktan dönünce Sıddîka’nın yanına giderek konuşup görüşmeye başladı.
- چون ز گورستان پیمبر باز گشت ** سوی صدیقه شد و هم راز گشت
- Sıddîka’nın gözü, Peygamber’in yüzüne ilişince önüne gelip elini onun üstüne,
- چشم صدیقه چو بر رویش فتاد ** پیش آمد دست بر وی مینهاد
- Sarığına, yüzüne, saçına, yakasına, göğsüne, kollarına sürdü.
- بر عمامه و روی او و موی او ** بر گریبان و بر و بازوی او
- Peygamber, “Böyle acele acele ne arıyorsun?” dedi. Ayşe “Bugün hava bulutluydu, yağmur yağdı. 2030
- گفت پیغمبر چه میجویی شتاب ** گفت باران آمد امروز از سحاب