English    Türkçe    فارسی   

1
2031-2040

  • Elbisende yağmurun eserini arıyorum. Gariptir ki üstünü, başını yağmurdan ıslanmamış görmekteyim” dedi.
  • جامه‌‌هایت می‌‌بجویم از طلب ** تر نمی‌‌بینم ز باران ای عجب‌‌
  • Peygamber “O sırada başına ne örtmüşsün, baş örtün neydi? Diye sordu. Ayşe senin ridanı başıma örtmüştüm” dedi.
  • گفت چه بر سر فگندی از ازار ** گفت کردم آن ردای تو خمار
  • Peygamber dedi ki: “Ey yeni yakası tertemiz Hatun! Tanrı onun için temiz gözüne gayb yağmurunu gösterdi.”
  • گفت بهر آن نمود ای پاک جیب ** چشم پاکت را خدا باران غیب‌‌
  • O yağmur, sizin bu bulutunuzdan değildir. Başka bir buluttan, başka bir göktendir.
  • نیست آن باران از این ابر شما ** هست ابری دیگر و دیگر سما
  • Hakîmi Senâî’nin “ Can elinde cihan göklerine iş buyuran gökler var. Can yolunda nice inişler, nice yokuşlar, nice yüksek dağlar ve denizler var “ beyitlerinin tefsiri
  • تفسیر بیت حکیم: "آسمانهاست در ولایت جان کارفرمای آسمان جهان در ره روح پست و بالاهاست کوههای بلند و دریاهاست‌‌"
  • Gayb âleminin başka bir bulutu, başka bir yağmuru, başka bir göğü, başka bir güneşi vardır. 2035
  • غیب را ابری و آبی دیگر است ** آسمان و آفتابی دیگر است‌‌
  • Fakat o, ancak havassa görünür, diğerleri “ Öldükten sonra tekrar yaratılıp diriltileceklerinden şüphe ederler.”
  • ناید آن الا که بر خاصان پدید ** باقیان فی لبس من خلق جدید
  • Yağmur vardır, âlemi beslemek için yağar. Yağmur vardır âlemi perişan etmek için yağar.
  • هست باران از پی پروردگی ** هست باران از پی پژمردگی‌‌
  • Bahar yağmurlarının faydası, şaşılacak bir derecededir. Güz yağmuruysa, bağa sıtma gibidir.
  • نفع باران بهاران بو العجب ** باغ را باران پاییزی چو تب‌‌
  • Bahar yağmuru, bağı nazü naim ile besler, yetiştirir. Güz yağmuruysa bozar, sarartır.
  • آن بهاری ناز پروردش کند ** وین خزانی ناخوش و زردش کند
  • Kış, yel ve güneş de böyledir; bunların tesirleri de zamanına göre ve ayrı ayrıdır. Bunu böyle bil, ipin ucunu yakala! 2040
  • همچنین سرما و باد و آفتاب ** بر تفاوت دان و سر رشته بیاب‌‌