Zaten hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir.
خود کدامین خوش که او ناخوش نشد ** یا کدامین سقف کان مفرش نشد
Ancak Sûr’un üfürülmesi, nefeslerinin aksinden ibaret olan yüce azizlerin sesleri, bundan müstesnadır; onların sesleri bakidir.
غیر آواز عزیزان در صدور ** که بود از عکس دمشان نفخ صور
Onların gönülleri, öyle bir gönüldür ki gönüller, ondan sarhoştur. Yoklukları öyle bir yokluktur ki bizim varlıklarımız, o yokluktan var olmuşlardır.2080
اندرونی کاندرونها مست از اوست ** نیستی کاین هستهامان هست از اوست
Her fikrin, her sesin kehlibarı (fikirleri ve sesleri çeken) o gönüldür. İlham, vahiy ve sır lezzeti yine o gönülden ibarettir.
کهربای فکر و هر آواز او ** لذت الهام و وحی و راز او
Çalgıcı bir hayli ihtiyarlayıp zayıflayınca kazançsızlıktan bir parçacık yufka ekmeğine bile muhtaç hale geldi.
چون که مطرب پیرتر گشت و ضعیف ** شد ز بیکسبی رهین یک رغیف
Dedi ki: “Tanrım, bana çok ömür ve mühlet verdin, hakir bir kişiye karşı lütuflarda bulundun.
گفت عمر و مهلتم دادی بسی ** لطفها کردی خدایا با خسی
Yetmiş yıldır isyan edip durdum. Benden bir gün bile ihsanını kesmedin.
معصیت ورزیدهام هفتاد سال ** باز نگرفتی ز من روزی نوال
Bugün kazanç yok, senin konuğunum. Çengi sana çalacağım, gayrı seninim.”2085
نیست کسب امروز مهمان توام ** چنگ بهر تو زنم آن توام
Çengi omuzlayıp Tanrı aramağa yola düştü; ah ederek Medine Mezarlığına doğru yollandı.
چنگ را برداشت و شد الله جو ** سوی گورستان یثرب آه گو
“Tanrı’dan kiriş parası isteyeceğim. Çünkü o kendisine karşı halis olan kalplere kerem ve ihsanıyla eder” dedi.
گفت خواهم از حق ابریشم بها ** کاو به نیکویی پذیرد قلبها