English    Türkçe    فارسی   

1
2109-2118

  • Hattâ Türk, Acem ve Zenci şöyle dursun... o sesi dağlar taşlar bile işitmiştir.
  • Her dem Tanrı’dan “ Elestü” sesi gelir, cevherlerle arazlar da o sesten var olmaktadırlar. 2110
  • Gerçi bunlardan zâhiren “Belâ” sesi gelmezse de onların yokluktan gelmeleri, var olmaları “Belâ” demeleridir.
  • Ağacın, taşın anlayışını söyledim ya. Hemen şimdicik bunu anlatan şu hikâyeyi dinle!
  • Cemaat çoğaldı, vâzettiğin zaman mübarek yüzünü göremiyoruz diye Peygamber Sallâllahu Aleyhi vesellem için mimber yaptıkları vakit (evvelce dayanıp vâzettiği) Hannâne direğinin inlemesi ve Peygamber’le sahabenin o iniltiyi işitmeleri, Mustafa Sallâllahu Aleyhi vesselem’in o direkle açıkça sual ve cevabı
  • Hannâne direği, Peygamberin ayrılığı yüzünden akıl sahipleri gibi ağlayıp inliyordu.
  • Peygamber, “Ey direk, ne istiyorsun?” dedi. O da “Canım, ayrılığından kan kesildi.
  • Bana dayanıyordun, şimdi beni bıraktın. Mimberin üstüne çıktın” dedi. 2115
  • Söyle ne istersin? Dilersen seni yemişlerle dolu bir hurma fidanı yapayım ki doğudakiler de, batıdakiler de senin hurmanı yesinler.
  • Yahut Tanrı, seni o âlemde bir servi yapsın da ebediyen terü taze kal” dedi.
  • Hannâne “Daim ve baki olanı isterim” dedi. Ey gafil, dinle de bir ağaçtan aşağı kalma!