- O size sopa verdi de öyle meydana çıktınız. Sonra da kızgınlıkla o sopayı yine ona vurdunuz.
- او عصاتان داد تا پیش آمدید ** آن عصا از خشم هم بر وی زدید
- Ey körler güruhu! Ne iştesiniz, ne yapıyorsunuz? Aranıza bir gören kişi alın!
- حلقهی کوران به چه کار اندرید ** دیدبان را در میانه آورید
- Sen de sana sopa verenin eteğini tut. Bak bir kere Âdem Peygamber istidlâl ve isyan yüzünden neler çekti? 2140
- دامن او گیر کاو دادت عصا ** در نگر کادم چها دید از عصی
- Mûsâ ve Muhammed’in mucizelerine dikkat et. Sopa nasıl yılan şekline girdi, direk nasıl irfan sahibi oldu?
- معجزهی موسی و احمد را نگر ** چون عصا شد مار و استن با خبر
- Sopa yılan şekline girdi, direkten de inilti duyuldu. Bu mucizeleri, dini izhar için günde beş kere ilân ederler.
- از عصا ماری و از استن حنین ** پنج نوبت میزنند از بهر دین
- Bu din lezzeti eğer akla aykırı olmasaydı bunca mucizeye hacet var mıydı?
- گرنه نامعقول بودی این مزه ** کی بدی حاجت به چندین معجزه
- Akıl akla uygun olan her şeyi; mucizesiz, keşmekeşsiz kabul eder.
- هر چه معقول است عقلش میخورد ** بیبیان معجزه بیجر و مد
- Bu bâkir yolu, akla aykırı (akıl hududundan hariç, kıyas ve istidlâle sığmaz) gör ve bu görüş, her devlet sahibine makbuldür; buna da dikkat et. 2145
- این طریق بکر نامعقول بین ** در دل هر مقبلی مقبول بین
- Şeytanlarla canavarlar, nasıl insan korkusundan ve hasetlerinden ürküp adalara, ıssız yerlere kaçtılarsa,
- همچنان کز بیم آدم دیو و دد ** در جزایر در رمیدند از حسد
- Münkirler de Peygamberlerin mucizelerinden korkup başlarını otların içlerine sokmuşlar.
- هم ز بیم معجزات انبیا ** سر کشیده منکران زیر گیا