- Derhal Ebucehl’in avucundaki taşların her biri, şahadet getirmeye başladı.
- از میان مشت او هر پاره سنگ ** در شهادت گفتن آمد بیدرنگ
- “İbadete layık hiçbir şey yoktur, ancak Tek Tanrı’ya tapılır” dedi ve “Muhammed, Tanrı elçisidir” incisini deldi.
- لا إله گفت و إلا الله گفت ** گوهر احمد رسول الله سفت
- Ebucehil, taşlardan bu sözü işitince hiddetle taşları yere vurdu. 2160
- چون شنید از سنگها بو جهل این ** زد ز خشم آن سنگها را بر زمین
- Çalgıcı hikâyesinin sonu ve Emirülmüminîn Ömer’in –Tanrı ondan razı olsun kendisine Hatifin söylediğini alıp ulaştırması
- بقیهی قصهی مطرب و پیغام رسانیدن عمر به او آن چه هاتف آواز داد
- Bunu bırak da yine çalgıcının hikâyesine kulak ver. Çalgıcı, beklemekten bunalınca.
- باز گرد و حال مطرب گوش دار ** ز آن که عاجز گشت مطرب ز انتظار
- Ömer’e yine ses geldi! “Ey Ömer, kulumuzu ihtiyaçtan kurtar!
- بانگ آمد مر عمر را کای عمر ** بندهی ما را ز حاجت باز خر
- Has, muhterem bir kulumuz var; mezarlığa kadar gitmek zahmetini ihtiyar et.
- بندهای داریم خاص و محترم ** سوی گورستان تو رنجه کن قدم
- Ey Ömer, kalk. Beytülmâlden yedi yüz dinar al, hepsini onun avucuna say!
- ای عمر برجه ز بیت المال عام ** هفت صد دینار در کف نه تمام
- O parayı huzuruna götürüp “O parayı huzuruna götürüp “Ey makbulümüz olan! Şimdilik bu kadarcığı al ve bizi mazur gör. 2165
- پیش او بر کای تو ما را اختیار ** این قدر بستان کنون معذور دار
- Bu kadarcık para sana ancak ibrişim (kirşi) parasıdır. Harcet, bitince yine buraya gel” de.
- این قدر از بهر ابریشم بها ** خرج کن چون خرج شد اینجا بیا
- Bunun üzerine Ömer, sesin heybetinden sıçrayıp kalkarak bu hizmet için belini bağladı.
- پس عمر ز آن هیبت آواز جست ** تا میان را بهر این خدمت ببست