English    Türkçe    فارسی   

1
2160-2169

  • Ebucehil, taşlardan bu sözü işitince hiddetle taşları yere vurdu. 2160
  • چون شنید از سنگها بو جهل این ** زد ز خشم آن سنگها را بر زمین‌‌
  • Çalgıcı hikâyesinin sonu ve Emirülmüminîn Ömer’in –Tanrı ondan razı olsun kendisine Hatifin söylediğini alıp ulaştırması
  • بقیه‌‌ی قصه‌‌ی مطرب و پیغام رسانیدن عمر به او آن چه هاتف آواز داد
  • Bunu bırak da yine çalgıcının hikâyesine kulak ver. Çalgıcı, beklemekten bunalınca.
  • باز گرد و حال مطرب گوش دار ** ز آن که عاجز گشت مطرب ز انتظار
  • Ömer’e yine ses geldi! “Ey Ömer, kulumuzu ihtiyaçtan kurtar!
  • بانگ آمد مر عمر را کای عمر ** بنده‌‌ی ما را ز حاجت باز خر
  • Has, muhterem bir kulumuz var; mezarlığa kadar gitmek zahmetini ihtiyar et.
  • بنده‌‌ای داریم خاص و محترم ** سوی گورستان تو رنجه کن قدم‌‌
  • Ey Ömer, kalk. Beytülmâlden yedi yüz dinar al, hepsini onun avucuna say!
  • ای عمر برجه ز بیت المال عام ** هفت صد دینار در کف نه تمام‌‌
  • O parayı huzuruna götürüp “O parayı huzuruna götürüp “Ey makbulümüz olan! Şimdilik bu kadarcığı al ve bizi mazur gör. 2165
  • پیش او بر کای تو ما را اختیار ** این قدر بستان کنون معذور دار
  • Bu kadarcık para sana ancak ibrişim (kirşi) parasıdır. Harcet, bitince yine buraya gel” de.
  • این قدر از بهر ابریشم بها ** خرج کن چون خرج شد اینجا بیا
  • Bunun üzerine Ömer, sesin heybetinden sıçrayıp kalkarak bu hizmet için belini bağladı.
  • پس عمر ز آن هیبت آواز جست ** تا میان را بهر این خدمت ببست‌‌
  • Koltuğu altında para kesesi olduğu halde koşarak çalgıcıyı arayıp taramak için mezarlığa yüz tuttu.
  • سوی گورستان عمر بنهاد رو ** در بغل همیان دوان در جستجو
  • Mezarlığın etrafını bir hayli döndü, dolaştı; orada o ihtiyardan başka kimseyi göremedi.
  • گرد گورستان دوانه شد بسی ** غیر آن پیر او ندید آن جا کسی‌‌