- Ey Ömer, kalk. Beytülmâlden yedi yüz dinar al, hepsini onun avucuna say!
- ای عمر برجه ز بیت المال عام ** هفت صد دینار در کف نه تمام
- O parayı huzuruna götürüp “O parayı huzuruna götürüp “Ey makbulümüz olan! Şimdilik bu kadarcığı al ve bizi mazur gör. 2165
- پیش او بر کای تو ما را اختیار ** این قدر بستان کنون معذور دار
- Bu kadarcık para sana ancak ibrişim (kirşi) parasıdır. Harcet, bitince yine buraya gel” de.
- این قدر از بهر ابریشم بها ** خرج کن چون خرج شد اینجا بیا
- Bunun üzerine Ömer, sesin heybetinden sıçrayıp kalkarak bu hizmet için belini bağladı.
- پس عمر ز آن هیبت آواز جست ** تا میان را بهر این خدمت ببست
- Koltuğu altında para kesesi olduğu halde koşarak çalgıcıyı arayıp taramak için mezarlığa yüz tuttu.
- سوی گورستان عمر بنهاد رو ** در بغل همیان دوان در جستجو
- Mezarlığın etrafını bir hayli döndü, dolaştı; orada o ihtiyardan başka kimseyi göremedi.
- گرد گورستان دوانه شد بسی ** غیر آن پیر او ندید آن جا کسی
- “Bu olmasa gerek” deyip bir kere daha koştu. Nihayet yoruldu, fakat yine o ihtiyardan başkasını göremedi. 2170
- گفت این نبود دگر باره دوید ** مانده گشت و غیر آن پیر او ندید
- Kendi kendisine “Hak, bana dedi ki: bizim sâf, makbul ve mübarek kulumuz var;
- گفت حق فرمود ما را بندهای است ** صافی و شایسته و فرخندهای است
- İhtiyar bir çalgıcı, nasıl olur da Tanrı haslarından olur? Ey gizli sır, ne hoşsun sen, hoş ve garip!”
- پیر چنگی کی بود خاص خدا ** حبذا ای سر پنهان حبذا
- Ava çıkan aslanın dönüp dolaşması gibi bir kere daha mezarlık etrafını dolaştı.
- بار دیگر گرد گورستان بگشت ** همچو آن شیر شکاری گرد دشت