English    Türkçe    فارسی   

1
2166-2175

  • Bu kadarcık para sana ancak ibrişim (kirşi) parasıdır. Harcet, bitince yine buraya gel” de.
  • این قدر از بهر ابریشم بها ** خرج کن چون خرج شد اینجا بیا
  • Bunun üzerine Ömer, sesin heybetinden sıçrayıp kalkarak bu hizmet için belini bağladı.
  • پس عمر ز آن هیبت آواز جست ** تا میان را بهر این خدمت ببست‌‌
  • Koltuğu altında para kesesi olduğu halde koşarak çalgıcıyı arayıp taramak için mezarlığa yüz tuttu.
  • سوی گورستان عمر بنهاد رو ** در بغل همیان دوان در جستجو
  • Mezarlığın etrafını bir hayli döndü, dolaştı; orada o ihtiyardan başka kimseyi göremedi.
  • گرد گورستان دوانه شد بسی ** غیر آن پیر او ندید آن جا کسی‌‌
  • “Bu olmasa gerek” deyip bir kere daha koştu. Nihayet yoruldu, fakat yine o ihtiyardan başkasını göremedi. 2170
  • گفت این نبود دگر باره دوید ** مانده گشت و غیر آن پیر او ندید
  • Kendi kendisine “Hak, bana dedi ki: bizim sâf, makbul ve mübarek kulumuz var;
  • گفت حق فرمود ما را بنده‌‌ای است ** صافی و شایسته و فرخنده‌‌ای است‌‌
  • İhtiyar bir çalgıcı, nasıl olur da Tanrı haslarından olur? Ey gizli sır, ne hoşsun sen, hoş ve garip!”
  • پیر چنگی کی بود خاص خدا ** حبذا ای سر پنهان حبذا
  • Ava çıkan aslanın dönüp dolaşması gibi bir kere daha mezarlık etrafını dolaştı.
  • بار دیگر گرد گورستان بگشت ** همچو آن شیر شکاری گرد دشت‌‌
  • Orada o ihtiyardan başka kimsenin olmadığını iyice anlayınca “ karanlıklar içinde parlak gönüller çoktur” dedi.
  • چون یقین گشتش که غیر پیر نیست ** گفت در ظلمت دل روشن بسی است‌‌
  • Gelip edebe fazlasıyla riayet ederek oraya oturdu. Bu sırada Ömer aksırdı, ihtiyar uyanıp sıçradı. 2175
  • آمد او با صد ادب آن جا نشست ** بر عمر عطسه فتاد و پیر جست‌‌