English    Türkçe    فارسی   

1
2180-2189

  • Tanrı, senin huylarını o derece methetti ki nihayet Ömer’i, senin cemaline âşık etti. 2180
  • چند یزدان مدحت خوی تو کرد ** تا عمر را عاشق روی تو کرد
  • Otur şöyle önüme; uzaklaşmağa kalkışma. Kulağına devlet ve ikbal âleminden bazı sırlar söyleyeyim.
  • پیش من بنشین و مهجوری مساز ** تا به گوشت گویم از اقبال راز
  • Tanrı sana selâm söylüyor; halini, hatırını soruyor. Hadsiz hesapsız zahmetlerden, kederlerden, ne haldesin? Buyuruyor.
  • حق سلامت می‌‌کند می‌‌پرسدت ** چونی از رنج و غمان بی‌‌حدت‌‌
  • Şimdilik şu birkaç dinarı ibrişim parası olarak al, harca da bitince yine buraya gel!
  • نک قراضه‌‌ی چند ابریشم بها ** خرج کن این را و باز اینجا بیا
  • İhtiyâr, bunu işitince kendini yerden yere vurup ellerini ısırmağa, elbisesini yırtmaya başladı.
  • پیر لرزان گشت چون این را شنید ** دست می‌‌خایید و بر خود می‌‌تپید
  • “Ey naziri olmayan Tanrı! Ziyade utancından zavallı ihtiyar su kesildi” diye bağırmağa koyuldu. 2185
  • بانگ می‌‌زد کای خدای بی‌‌نظیر ** بس که از شرم آب شد بی‌‌چاره پیر
  • Bir hayli ağlayıp eleme düştü. Nihayet çengi yere çalıp parça parça etti.
  • چون بسی بگریست و از حد رفت درد ** چنگ را زد بر زمین و خرد کرد
  • Dedi ki: “Ey benimle Rabbimin arasında perde olan, ey beni ana yoldan azdırıp sapıtan!
  • گفت ای بوده حجابم از اله ** ای مرا تو راه زن از شاه راه‌‌
  • Ey yetmiş yıldır kanımı emen, kemal sahibine karşı yüzümü kara eden!
  • ای بخورده خون من هفتاد سال ** ای ز تو رویم سیه پیش کمال‌‌
  • İhsan ve vefa sahibi Tanrı, cefalarla, suçlarla, geçen ömrüme sen acı!
  • ای خدای با عطای با وفا ** رحم کن بر عمر رفته در جفا