English    Türkçe    فارسی   

1
2215-2224

  • Fakat birbiri ardınca durmadan zuhur ettikçe zuhur ediyor. Bundan dolayı da denizin dalgaları buraya gelip durmakta. 2215
  • چون تقاضا بر تقاضا می‌‌رسد ** موج آن دریا بدین جا می‌‌رسد
  • İhtiyar çalgıcının hikâyesi buraya varınca ihtiyarda yüzünü perde arkasına çekti, ahvali de.
  • چون که قصه‌‌ی حال پیر اینجا رسید ** پیر و حالش روی در پرده کشید
  • İhtiyar, eteğini dedikodudan silkti; ona ait bizim ağzımızda ancak yarım bir söz kaldı.
  • پیر دامن را ز گفت‌‌وگو فشاند ** نیم گفته در دهان ما بماند
  • Bu ayşü işreti düzüp koşma uğrunda yüz binlerce can feda edilse değer.
  • از پی این عیش و عشرت ساختن ** صد هزاران جان بشاید باختن‌‌
  • Can ormanındaki avcılıkta doğan ol; cihanın güneşi gidip canla oyna!
  • در شکار بیشه‌‌ی جان باز باش ** همچو خورشید جهان جان‌‌باز باش‌‌
  • Yüce güneş, can vere gelmiştir; her nefeste boşaldıkça (nurla ) doldururlar. 2220
  • جان فشان افتاد خورشید بلند ** هر دمی تی می‌‌شود پر می‌‌کنند
  • Ey mânevi güneş, can ver de eski cihana yenilik göster.
  • جان فشان ای آفتاب معنوی ** مر جهان کهنه را بنما نوی‌‌
  • İnsanın vücuduna akıl ve ruh, gayb âleminden akar su gibi gelmekte.
  • در وجود آدمی جان و روان ** می‌‌رسد از غیب چون آب روان‌‌
  • Her Pazar yerinde “ Yarabbi, muhtaçları doyuranların her birerine verdiklerine karşılık mükâfat ihsan eyle. Yarabbi, vermeyip saklayanların mallarını da telef et, onları zararlandır” diye dua eden iki meleğin dualarını tefsir ve o verici kişinin Tanrı yolunda mücahit olduğu, heva ve heves yolunda müsrif olmadığı
  • تفسیر دعای آن دو فرشته که هر روز بر سر هر بازاری منادی می‌‌کنند که اللهم أعط کل منفق خلفا اللهم أعط کل ممسک تلفا و بیان کردن که آن منفق مجاهد راه حق است نه مسرف راه هوا
  • Peygamber dedi ki: “Öğüt vermek üzere iki melek hoş bir surette nida ederler:
  • گفت پیغمبر که دایم بهر پند ** دو فرشته‌‌ی خوش منادی می‌‌کنند
  • Ey Tanrı, muhtaçlara ihtiyaçları olan şeyi verenleri doyur, verdikleri her dirheme karşılık yüz bin ihsan et!
  • کای خدایا منفقان را سیر دار ** هر درمشان را عوض ده صد هزار